Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Özlem

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Özlem   Özlem Icon_minitimeSalı Ocak 20, 2009 8:21 pm

Bunaltıcı, basık bir hava hakimdi, Londra'da. Evinde olsaydı, bunun gibi havalarda üzerindeki tişörtünden kurtulur, yarı çıplak dolaşırdı ama bu sefer sokakları tercih etmişti, giyinik bir şekilde. Arada sırada esen rüzgâr da olmasa, dışarılarda bu hava hiç çekilmezdi ama bugün nedense Joel dışarıyı içeriye tercih etmiş, kendisini sokaklara atmıştı. Uzun, sarı saçları geçen döneme göre biraz daha uzamış ve doğal halinde, yani dağınık bir şekilde duruyordu. Giydiği yeşilli siyahlı tişörtü ve altına geçirdiği kot pantolonu ile bir muggledan farksızdı. Ancak böyle giyinmesinin hiçbir sebebi yoktu. Belki de bir şeyler bulamadığından böyle giyinmişti. Yoksa muggleları, giyim tarzından tutunda, yaşayış biçimlerine kadar hiçbir şekilde onaylamıyordu.


Adımlarını biraz daha hızlandırıp, insan curcunasının içine biraz daha dahil etti kendisini. Her ne kadar kalabalıktan kaçmaya çalışsa da kendisini kamufle etmenin en iyi yolunun bu olduğunu biliyordu. Nefret ederek insan selinin içinde yürüyordu, bir yandan da insanların davranışlarını çözümlüyordu. Birbiriyle tartışan bir çift vardı ve her hallerinden iki sevgili oldukları belli oluyordu. Sesleri en ücra köşeden bile duyulabilecek bir şekilde tartışıyorlardı. Bir zamanlar birbirlerini seven ikisi neden şimdi bu denli büyük bir tartışmaya kalkışmışlardı ki? Hiçbir zaman anlayamayacağı işlerdi bunlar Joel için. O, hiçbir zaman duygularını kendisini kaptırdığı kıza açıklayamayacak ve hiçbir zaman onunla olamayacaktı. En azından şimdiki durum bunu gösteriyordu. Bir süre hissettiklerini kapıldığı kıza açıklamayacak, en azından onun arkadaşça hislerini soğutmayacaktı. *Evet, en iyisi bu.* diye geçirdi içinden.

Sağa dönerek önündeki ilk kapıyı itip açtı. Buranın Üç Süpürge olduğunu anlaması çok uzun sürmemişti. Kapının hemen üstündeki o ziller, kapı açıldığında çalıyor ve sanki "Üç Süpürge'ye Hoşgeldin." diyordu. Hiçbir zaman sevememişti, şu kapı üstündeki zilleri. Hatta bir keresinde onları koparmak için asasını kavradığında görevli adam onu yaka paça dışarıya atmış, bir daha adımını atmamasını tehditkâr bir sesle söylemişti. Tabiî ki Joel adamı değil kendini dinleyerek her defasında Üç Süpürge'ye gelmişti ve her zaman o garsondan kaymakbirasını istemişti. Bugün de aynı olay olmuştu. O garsondan istemiş ve garsonun kendisine nefretle baktığını görünce adama sadece gülümsemişti. Bir şekilde intikam alıyordu, garsondan. Garsona siparişini verdikten sonra masalardan birine oturup, kaymakbirasının gelmesini beklemeye koyulmuştu. Bu arada hanın içinde dolanan insanları da incelemekten geri kalmıyordu.


En son Bruce Joel Stenson tarafından Çarş. Ocak 28, 2009 7:07 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeSalı Ocak 20, 2009 9:22 pm

Bulutları bile aşıyordu bugün, yarıyor, parçalıyordu. Parlaktı. Çok parlak. Gözlerinde minik parıltılar oluşturuyor, doğal olarak yeşil gözlerinin rengini olduğundan da açık gösteriyor ve kısılmalarına yol açıyordu. Sırtıyla bütünleşmiş saçları, şimdi gerçekten terlemesini sağlıyordu. Bu hava Margaux için fazla sıkıcıydı. En önemlisi aydınlıktı. Fazlasıyla gerçekçiydi. Saklanacak bir şeyler kalmazdı. Macera olmazdı. En azından o böyle düşünürdü. Her zaman soğuk ve karanlık havaları tercih ederdi. Daha rahat olurdu. Severdi işte. Güneş olmadığı zaman, yeryüzü aydınlanmak zorunda kalmaz, bunaltıcı hava tüm vücudunu ele geçirmezdi. Öte yandan olmadan olmazdı işte. Ne yapabilirdi ki? Taşlardan oluşmuş yol ısınmış, tabanlarına sıcaklığını salıyordu. Gittikçe kızıştırıyordu. Bir an için orada daha fazla kalırsa ısınan taşlardan bir farkı olmayacağı geldi aklına, yolunu değiştirdi.-Sanki bir faydası olacakmış gibi- Ve rüzgâr esti. Kahverengi saçları, boynunun kenarlarına sinmiş bir haldeyken, rüzgâr onları alarak arka tarafa savurdu. Havada kontrolsüzce uçuştular. Özgürlüğü tattılar ve tekrar eski hallerine geri döndüler. *Ah, sanırım soğuk bir şeyler içmeliyim.* Aslında burada ne aradığını bilmiyordu. Ya da neden geldiğini. Belki sıkıntı? Belki yapacak bir şeyi olmaması? Sonuçta hangisi olursa olsun, hava yine aynıydı ve Margaux yine buradaydı. Porselenden pek de bir farkı bulunmayan yüzünü yukarıya doğru kaldırdı. ‘Üç Süpürge’.

Birbirinden gereksiz konuşmaların oluşturduğu tınılar, kulaklarına dolarken bir an bile tereddüt etmeden kapıyı ittirdi ve içeriye daldı. Ona dönen meraklı gözler… Şu anda isteyebileceği en son şeydi bu belki de. Dikkatleri üzerine toplamak hiç geleneği değildi fakat engel olunamadığı da değiştirilemez bir gerçekti. Girdiği ortamlarda bakışlar daima ona kayar, uzun uzun süzüldükten sonra çoğu yön değiştirir ve son bulurdu. Yeşil gözleri, güneşin parıltılarından kurtulup eski renklerini alırken masaların arasında ilerleyemeye başladı. İstemsizce sağ tarafa çevrilen başı, gözlerinin onu görmesine yol açtı. Joel! Yüzüne yayılan gülümseme ve beraberinde gelen duyguları. Yanına doğru ilerlerken, kalbinin çarptığını hissediyordu. Hayır, engel olmalıydı. Yapılabilinecek bir şeyler olmadığında, durum her zaman zorlaşırdı. Yine öyle oldu. Zorlaştı. Yüzünü, yapmacık bir şekilde biçimsizleştirmeye ve olabildiğince doğal olmaya çalıştı .
“Hey, sen de buradasın demek.” En iyi arkadaşının yanında bulunan sandalyeye attı kendini. Ve kendine bir kaymakbirası söyledi. Üzerinde hissettiği, bakışlardan biri de artık Joel’inkiydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeÇarş. Ocak 21, 2009 4:41 pm

*Üç Süpürge'ye hoşgeldiniz.* Ve işte yine onlar çalmıştı, kapının üzerindeki ziller. Onlar ne zaman çalsa, Joel kendinden geçiyor ve içinden yükselen öfkeyi dışarıya atamadığı için bin kere kahroluyordu. Madem bu kadar nefret ediyordu o çanlardan, neden buraya geliyordu her defasında? İşte bu, cevabını bilemediği bir soruydu ve cevabı için düşündüğünü de söyleyemezdi. Yanıtsız bıraktığı birçok sorusu vardı ve bunların hiçbiriyle uğraşmıyordu. Kendi kendine sorduğu saçma sorulardan birkaçıydı, o kadar. Aptalcaydı, yani kendisine sorduğu saçma sorular ama bir yandan da nasıl olduğunu anlamadığı halde aklını kurcalıyorlardı. Aslında saçma sorular diye tanımladığı soruları, kendisine duygularını soruyordu. Duyguları... Onlar gerçekten de var mıydı? Hâlâ yerlerinde mi duruyorlardı? Duyguları olmayan bir çocuk olabilir miydi? Eğer varsa bu muhtemelen Joel olurdu, lakin tek bir duygusundan emindi: 'Margaux'a olan sevgisi.' Sevgi denir miydi bilmiyordu ve belki de sadece yıllardır yanında olduğu için ona karşı bir şeyler hissediyordu ama böyle olsa bile bu denli şiddetli olmazlardı diye düşünüyordu. Kafasını zihninde iki yana salladı, belki düşünceleri dağılır diye ama düşünceleri onu bırakacak gibi değildi.

"Hey, sen de buradasın demek." Duyduğu ses karşısında afallamasıyla kafasını aniden sağına çevirmesi aynı an içinde gerçekleşmişti. Dudaklarına kadar gelen gülümseme isteğini zorla dizginleyerek, silik bir gülümseme haline getirebilmişti ki bu da Joel'in bilindik gülümsemesiydi. Aslında fazla gülümsemezdi ama Margaux'un yanında biraz da olsa gülümsüyordu. Ah Margaux... Ona karşı hislerini açamamak çok kötü bir duyguydu; ancak hislerini de açarsa Margaux'un kendisinden soğumasından korkuyordu. Eh, durum böyle olunca da hisleri kendine kalıyordu. Kadim dostu, kendisini hemen yanındaki sandalyeye atınca kızın kendine has çizgileri olan yüzüne baktı. "Bu gibi yerlerde görür müydük sizi, hanımefendi?" Gerçekten de onunla burada karşılaşacağını hiç ümit etmiyordu ama bu hoş karşılaşma karşısında da oldukça memnun kalmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeÇarş. Ocak 21, 2009 5:51 pm

Sarı saçlar bir büyücüye bu kadar yakışamazdı herhalde. Kendi içlerinde karışmışlar, birbirlerine çarpıp dengelerini bozuyor ve yerlerini alıyorlardı. Tıpkı bir futbol oyuncusunun sahada yaptığı gibi. O saçların Joel’in yüzüne ne kadar yakıştığını izlemek için deliriyordu. Beyaz ten rengiyle olan uyumunu görebilmek ve her bir saç telinin çıkış noktasını gözlemek için de. Derken sesini duydu, "Bu gibi yerlerde görür müydük sizi, hanımefendi?" İster istemez dudakları, durumlarını değiştirip yana doğru kıvrıldılar. “Ah, onu boş ver.” O sırada masalarına uğrayan garson, tüm düşüncelerini bölmeye yetmişti. Bıraktığı iki kaymakbirasının haricinde, kötü elektriğini de salmayı ihmal etmemiş, delici bakışlarını Joel’in üzerine fırlatmaktan çekinmemişti. Onun servis yapışını yan gözle izleyen Margaux, ters giden bir şeyler olduğunu anlasa da sormaya yeltenmemiş, Joel’i sinirliyken görmenin ne denli berbat bir duygu olduğunu hatırlamıştı. Masalarında yaşanan gerginlik ancak garson gittikten birkaç dakika sonra sona erebilmişti.

Fransız cadı, önünde duran kaymakbirasından bir yudum aldı ve bakışlarını ürkekçe Joel’e kaydırdı. Ürküyordu çünkü Joel’in en ufak bir belirtiden dahi anlam çıkarabilecek kapasitede olduğunu biliyordu. Ortaya çıkarsa başına neler gelebileceğini düşündü, Ama daha fazla dayanamamışsa, bunun onun suçu olduğunu kim söyleyebilirdi? Tabii ki Joel’in suçuydu. Bu kadar çekici olmasaydı, belki de bunlar yaşanmazdı. Çocuğun yüz hatlarını inceleyip, çehresinin oluşumunu zihnine bir kez daha kazırken, saçlarının uzunluğunu bir kat daha arttırdığını ayrımsadı. Bu ona ayrı bir hava katmış, belki de büyüdüğünü kanıtlamıştı. Kızın yeşil gözleri sevinçle kısılıp başını önüne çevirmesini sağlarken aklına gelen şey, az sonra çocuğun da sevinmesine yol açacaktı. Bedenini, oturmakta bulunduğu sandalyesinden, çocuğun bulunduğu yöne doğru kaydırdı ve kulağına eğilerek fısıldarken, saçları da boşlukta ki yerlerini aldı.
“Buna bayılacaksın.” Onun dehşete düşürücü kokusu burnunun derinliklerine sızarken, kendini geri çekti. Sandalyesinin kolunda asılı duran çantasından bir kitap çıkarttı. Bunu yaparken olabildiğince ağırdan alıyor ve çocuğun tepkisini ölçmek içinde arada bir bakışlarını ona kaydırıyordu. Sonunda, kitabı Joel’in önüne gelecek biçimde çevirdi ve masanın üzerine bıraktı. Nasıl olduysa bunu çantasına koymuş, onunla karşılaşabileceği ihtimali aklının bir köşesinde hep durmuştu. Çocuğun tepkisini beklerken, ellerini çenesine ve dirseğini de masanın sert yüzeyine bastırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeÇarş. Ocak 21, 2009 8:44 pm

İşte bu gülümseme... Bu gülümsemeye bayılıyordu, Joel. Adeta kendinden geçiyordu. Ah, ne vardı en iyi arkadaşı olmasaydı Margaux? Yada en iyi arkadaşı olması onun için bir avantajdı. Sonuçta onunla bu kadar yakın hiçbir zaman olamazdı, en iyi arkadaşı olmasaydı. Yüzünün her santimini bu kadar iyi öğrenemezdi yada sadece konuşmak, rahatlamak için olur olmadık zamanlarda onun yanına gidemezdi. Birbirlerinin iyi arkadaşı olmaları, kuşkusuz Joel'e sunulan altın tepside bir yemekti. Aslında aklının ucundan bile geçmezdi, en iyi arkadaşına başka gözle bakacağı ama Margaux, ne yaptıysa yapmıştı ve sonuçta Joel'i kendisine çekmeyi başarmıştı. Karşı konulamaz bir şekilde kendini, Margaux'a bağladığı arkasında bıraktığı tatil günlerinden belli oluyordu. Onunla buluştukları tatil günlerinde geç kalmamak için elinden gelen her şeyi yapıyor, hatta buluşacakları mekana dakikalar öncesinden gidiyordu. O, yanında olunca da tüm bedeniyle sadece Margaux ile ilgileniyordu. Her ne kadar, kendisine bile, zorla itiraf etse de onun yanındayken diğer zamanlarından daha fazla mutlu oluyor, yaşamın tadına daha çok varıyordu. Garsonun masaya gelmesiyle kıymetli hayallerinden sıyrılmak zorunda kalmıştı. İki bardak kaymakbirasını masaya sertçe bırakan garson, Joel'den nefret dolu bakışlarını da esirgememişti. Joel ise sadece gözlerini kısıp ona bakmış ve Üç Süpürge'den ayrılırken olay çıkarmayı kafasına yerleştirmişti ki kafasına koyduğu her şeyi yapan biriydi.

Garson gittikten bir süre sonra Joel, hâlâ ona pis pis bakıyordu. Evet, kesinlikle bu olayı çıkaracaktı ve 'Müşteri her zaman haklıdır.' prensibiyle garson suçlu bulunacaktı. Düşüncesi bile Joel'in dudak uçlarının yukarı doğru kıvrılıp, alaycı bir şekilde gülümsemesine neden olmuştu. Bu arada göz ucuyla da Margaux'a bakıyordu, gülümsemişti. Acaba nedendi? *Belli bir nedeni olması mı gerekiyor, şapşal?* Ah, Margaux... Joel'i etkisi altına aldığını bilse acaba neler düşünürdü? Sevinir miydi yada kendinden uzaklaştırmaya mı çalışırdı? Düşüncelerini kulağına fısıldayan cadı bölmüştü. Neye bayılacaktı? Gerçi onun, kendisine bu kadar yakınlaşması bile Joel'in bayılmasına yetmişti. Şahane varlık, kendisini sandalyesinde geriye doğru bırakırken, çantasını önüne çekip içinden bir şey çıkarıyordu. Joel'in bayılabileceği bir şey çıkarıyor olmalıydı ki bu kadar yavaş hareket ediyordu. Bu yavaş hareketler bile Joel'in kendinden geçmesini sağlarken, birlikte dertleştikleri zaman ne yapacaktı? Kızın elleri, önüne o her tarafta arayıp da bulamadığı kitabı koyarken gözleri fal taşı gibi açılmış, içindeki sevinç dalgasını durduramamıştı. "Margaux, bu... Bu harika. Bulmuşsun. Harikasın." O kitap, Joel'i delirten kitap, sevdiği kızın ellerinden gelince daha da kıymetlenmişti. Sevinç, başını öylesine döndürmüş olacaktı ki ne yaptığını bilmeden Margaux'un yanağına kısa bir öpücük kondurmuştu. "Gerçekten, çok teşekkür ederim. Harika birisin."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeÇarş. Ocak 21, 2009 9:45 pm

Bakışlar çok şey anlatırdı. İçinde anlamları gizler, yaşamaları için ortam sağlar ve onları büyütürdü. Olgu ve işaretlerle birleştirir, bir bütün yapar ve karşısındaki insana sunardı. Onlara hayat verir, biçimlendirir ve yüceltirdi. Duyguları yansıtırdı. Bir ayna kadar güçlü, bir iz kadar belli ve bir kavram kadar kesindi. Anlatmak istediğini en kolay yoldan aktarır, öğrenmek istediğini de yine en kolay yoldan öğrenmesini sağlardı karşındakinin. En basit ama en etkili iletme yoluydu. Gerçekti. Var olduğu için kullanılması gerekirdi. Ama Margaux yapamıyordu. Belki de belli ediyordu ama farkında değildi. Anlatmak istiyordu. Bilsin istiyor ama bir türlü cesaret edemiyordu. Hayır, olmazdı. Hem onu kaybetmeyi nasıl göze alabilirdi ki? O gittiği zaman kiminle dertleşecek, kimin başını şişirebilecek, kiminle eğlenebilecekti ki?

Onu mutlu edeceğinden emin olduğu nesne, şu anda onun tam önündeki masada duruyordu. Margaux sayesinde. Aramış ama bulamamış, beraber geçirdikleri bir günde Margaux’a anlatmış ve ondan yardım istemişti. Sonunda kız bulabilmiş ve işte ona getirmişti. Mutlu olmasını istiyordu. Onu mutlu etmek ve en önemlisi onunla mutlu olmak istiyordu. Joel’den gelen sevinç çığlıkları, bulundukları bölümde yankılandı.
“Margaux, bu... Bu harika. Bulmuşsun. Harikasın.” *Senin için.* “Zor olmadı.” Ah, hayır zor olmuştu. Neredeyse tüm şehri dolaşmak zorunda kalmış, uzun uğraşlar sonucunda bir kitapçıdan getirtmesini istemiş ve yaklaşık bir hafta sonunda kitabı avuçlarının arasına alabilmişti. Şimdiyse bunu gerçek sahibine -ki o kişi, Margaux’ta bulunan başka bir şeyin de sahibiydi.- veriyordu. Joel’i belki de ilk defa bu kadar sevinçliyken görüyordu. Sevindi. En azından birisi mutluydu. Gerçekten belli ederek, tüm duygularını yansıtarak gülümsedi ona. Ama anlamazdı ki. Porselen pürüzsüzlüğünde ki yanağının kızarmasına neden olan bir eylem gerçekleşti o anda. Masum ve küçük bir öpücük kondu yanağına. “Gerçekten, çok teşekkür ederim. Harika birisin.” “Ah, senin kadar mükemmel olamayacağımı biliyorsun J.” Bugün ne kadar da fazla gülümsemişti. Joel yanındayken hep böyle olduğunu fark edememişti belki de daha önce. Arkasına yaslandı. Bakışları bir önüne, bir Joel’e kayıyordu. “Bugün dans kursum vardı. Yeni bir koreografiye başladık. En kısa zamanda denemeliyiz Joel.” Son cümlelerini kıkırdayarak söylemiş, kendini tutamamıştı. Onu dans ederken hiç hayal etmemişti. En önemlisi de birlikte dans ederlerken. Ah, mükemmel olurdu herhalde. Margaux’un belini bulan elleri, birbirine karışan saçları ve nefesleri… Dans gereği birbirlerine attıkları tutku dolu bakışlar. Fakat kızınki gerçek tutkuyla bezenmiş olurdu. Bir an için hayal etti de, gerçekten olağanüstü bir şey olurdu. Aklındakileri silmeye çalışarak Joel’e döndü, ne diyeceğini gerçekten merak ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimePerş. Ocak 22, 2009 7:27 pm

"Ah, lütfen saçmalama Margaux. Benim ne mükemmelliğimi gördün?" *Senin yanında o kadar sönük kalıyorum ki farkında bile değilsin.* Duyguları, yine tüm bedenini ele geçirmişti. Kendisini tutmalıydı, en azından Margaux'un fark etmemesini sağlamalıydı. Kendisinden soğutabilirdi ve bu Joel için hiç de iyi olmazdı. Zaten tatilde pek görüşememişlerdi. Tamam, belki bir yada iki kere ama bu Joel için yeterli bir sayı değildi. Tatilde onu ne kadar çok özlediğini düşündü de, gerçekten de çok özlemişti. O nadir gülümsemelerden tutunda, kendinden emin duruşuna kadar her ayrıntısını özlemişti. Hogwarts açılınca ikili, her zaman olduğu gibi ihtiyaç odasında veya görünmeyen köşelerde birbirlerinin yalnızlıklarını paylaşacaklar, başkalarının sıkıcılığını konuşacaklardı, belki de. Ah, işte o zamanlarda Joel bu çekici kız karşısında nasıl dayanacaktı? Belki kendisini tutamaz, hissettiği her şeyi söylerdi ama o zamanda kendisinden uzaklaştırabilirdi. *Tanrım, ne zor iş...* diye geçirdi içinden, Margaux dans kursundan bahsederken.

"Bir beceriksiz ile dans etmeyi kabul ediyorsan, ben varım." İş, dans konusuna gelince Joel, gerçekten de beceriksizin tekiydi. Daha doğrusu hiç dans etmeyi denememişti, gereksiz görüyordu fakat işin içinde Margaux varsa her şeyi denerdi. Pek becerebileceğini düşünmüyordu ama Margaux'un kollarının arasında olması kadar büyüleyici bir şey olamazdı. Birbirine karışan duygular, birbirini bulan eller, birbirinden ayrılmayan bakışlar, küçük, çekici temaslar... Sadece müzik ve Margaux... Cennetin tanımı olabilir miydi? Belki ama tamamen cenneti tanımlamak, Margaux'un da Joel'in ona hissettiği duyguları hissetmesiyle olurdu. Kim bilir belki bir gün, belki bir gün onlarda sevgili pozisyonuna gelirlerdi. *Hayali bile güzel.* diye geçirirken beyninden, içinden harekete başlayan sıcak dalga karşısında tek çare olarak kaymakbirasını gördü. Bira bardağını iki eliyle sıkıca kavrayıp dudaklarına götürdü. Soğuk biranın verdiği tadın damağındaki etkisi henüz geçmemişken bakışlarını Margaux'a kaydırdı. "Belki de bana dans etmeyi öğretirsin, ha. Ne dersin?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimePerş. Ocak 22, 2009 8:34 pm

"Bir beceriksiz ile dans etmeyi kabul ediyorsan, ben varım." Kendini bir beceriksiz olarak tanımlıyordu, ha? Böyle bir şey söz konusu bile olamazdı. Başlı başına mükemmelliğin ta kendisiydi o. Margaux'un gözünde kendini görse nasıl olurdu acaba? Onun için hissettiklerini bilse yada? Konu her seferinde aynı yere geliyordu. Dönüyor, dolaşıyor ve ona karşı olan duyguları çıkıyordu ortaya. Ancak, yapabileceğini söylemişti. Ben varım demişti. Margaux inanamamış gözlerle Joel’e baktı. Küçük bir etkinliğe bile katılmaktan hoşlanmayan J şimdi Margaux’la dans etmeyi kabul mü etmişti? Sevinç dalgası en alt seviyeden başlayıp, tüm vücuduna yayılıyordu. İçindeki kıpırtı, düşlediği şeylerinde yeniden tekrarlanmasını sağlıyordu. Hayallere dalmak üzereydi. Havanın sıcaklığı, bedeniyle bütünleşmiş gibiydi fakat bunun asıl nedeninin Joel olma ihtimali son derece yüksekti. İçerinin değişmeyen havası, girenlerle daha da kalabalıklaşıyordu. Sonra birkaç kişi gidiyor ve sistem devam ediyordu. Her seferinde kapının üzerinde çalan o şeylerde olmasa, daha iyi olacaktı.

Kaymakbirası bardağını elinde kavradı ve koca bir yudum almak üzere kaldırdı. Biraz olsun rahatlamasını kolaylaştırsa da tam anlamıyla olduğu söylenemezdi. "Belki de bana dans etmeyi öğretirsin, ha. Ne dersin?" Şaşkın bakışları, ister istemez Joel’e kaydı. “Elbette.” Oturduğu sandalye de öne doğru kaydı yavaşça. “Ah, ortam uygun olmalı, birkaç tane mum ve güzel bir müzik seçmeliyiz, kesinlikle romantik olmalı yoksa işe yaramaz.” Joel’in ona baktığını fark edince, tamamen kızardı. Düşündüklerini sözlerine mi aktarmıştı? *Tam bir rezillik, lanet olsun!* Afallamıştı. Durumu toparlaması gerekiyordu. Ya bir şeylerden şüphelendiyse? Ah, o zaman ne yapardı? “Yani, şey. Dans gereği.” Biraz olsun işe yaraması umuduyla söylediği sözler dudaklarından dökülürken, kendine inanamamıştı. Pek de geçmeyen kızarması, bakışlarını da onun üzerinden çekmesine yol açmıştı. Saçlarıyla oynuyormuş gibi bir hareket yaparak, geriye yaslandı. *Düşüncesizliğin bu kadarı.* “Sanırım bunun için ihtiyaç odasını kullanmalıyız.” Bu sefer oldukça doğal davranmaya çalışarak, kitabı kendi önüne çekti. Kapağını açtı ve birkaç sayfasını çevirdi. Sayfaların kokusu burnuna dolarken, gerçekten kitapla ilgileniyormuş gibi yapıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeCuma Ocak 23, 2009 9:32 pm

"Heeey, yavaş gel bakalım. Biliyorsun, öyle ortamlardan pek hoşlanmıyorum." Margaux'un iki dudağının arasından dökülen sözcüklere verdiği ilk tepki bu olmuştu, fakat tüm bedeniyle o anı düşlüyordu. Dans... Kesinlikle beceremediği bir şeydi ama Margaux'un kendisine o kadar yakın olması, işte buna asla dayanamazdı. Arzularının bittiği yer, dayanamadığı tek varlık, bir de Margaux'un deyimiyle mumlar ve müzik... Hadi ama gerçek olamayacak kadar büyüleyiciydi. Ah, bir bilse ona karşı neler hissettiğini, belki de bir şans verirdi onlara ve belki de gerçekten mutlu olurlardı. Kimseye güvenmediği kadar bu kıza körü körüne güveniyordu ve bir başkasına bu kadar güvenebileceğini de sanmıyordu. Eğer Margaux, hayatından uzaklaşırsa Joel'in hayattan beklediği başka bir şeyde olmazdı, artık. *Gerçekten bu kadar çok mu seviyorum seni?* O pürüsüz güzelliğe baktığında aklından geçen soruydu, bu.

"Ah, biliyorsun ki oraya çok sık gidiyoruz. Bizim için ikinci bir yuva oldu artık, ihtiyaç odası. Bunu sende biliyorsun." *Bu sene oraya sık gidersek ben nasıl kendimi tutacağım, sana karşı?* Ah, ihtiyaç odası... Üç yıldır birlikte gittikleri, bir bakıma diğerlerinden saklandıkları yer. Kendilerini bulduklarına inandıkları yer. Artık o duvarlar, Joel'in bir sırrını da paylaşacaktı; 'Margaux'a olan hislerini.' Eh, bu durumda da ihtiyaç odasına iyice bağlanmış oluyordu. İtiyaç odasını ilk bulduğu zamanı hatırladı da, onda da önce Margaux'a söylemişti. Başlarda hiçbir özelliği olmadığını düşünmüştü, bu odanın ama diğer büyücü ve cadıların kendisi gibi olmadığı izlenimine kapılınca alışmış ve artık Hogwarts yaşamının bir parçası olmuştu, bu oda. Bakışlarını Margaux'a çevirdi, tamamen kitapla ilgileniyordu. *Keşke benimle de o kitap gibi ilgilense.* diye geçirdi içinden ama bu düşüncesi kulaklarından başlayarak vücuduna ısı bombası düşmesine neden olmuştu. Bira bardağını iki eliyle kavrayıp, koca bir yudum aldıktan sonra kendisine gelebilmişti yada gelebildiğini sanmıştı. "Pardon hanımefendi, dikkatinizi dağıtıyorum ama o kitaptan bende arıyorum. Nerede bulduğunuzu sorabilir miyim?" dedi, işi biraz şakaya vurmak istiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeCuma Ocak 23, 2009 10:37 pm

“Hayır, üzgünüm, bildiğimi sanmıyorum.” Joel’i delirtecek bu sözler dudaklarından dökülürken, çocuğun böyle ortamlardan hoşlanmadığının farkındaydı. Ancak söyledikleri ağzından yanlışlıkla dökülmemiş miydi? Öyleyse, bu pek de sorun olmazdı. Zaten dansın tadını bir kere aldıktan sonra, bırakabileceğini sanmıyordu. Ama kızın bunu istemesinin asıl nedeni, Joel’i hissetmekti. Ona dokunmak, nefesini duyumsamak ve tutku dolu bakışlar atmaktı. Belki karşılık bulabilirdi. Olamaz mıydı? Acaba ne düşünürdü? Hoşlanır mıydı bundan? İhtiyaç odası fikri çocuğun hoşuna gitmiş olmalıydı. Söylediklerinin üzerine çocuğa sadece keskin bir bakış fırlattı Margaux. Gerçekten haklıydı. O oda olmasaydı, nasıl bu denli yakın olabilirlerdi birbirlerine? Aralarında ki bağ nasıl güçlenebilirdi ki? Bir bütündü onlar, ayrılamaz gibi. Bu odayı bulan J olmuştu. O gün Margaux’u bir yere götüreceğini söylemiş ve kızın ısrarlarına karşın, ağzından en ufak bir ipucu bile dökülmemişti. Merakla onu takip eden kız, ulaştığı sonuçtan memnun kalmıştı. Ancak J başlarda bu odanın ne denli işe yarayacağının farkında bile değildi. Margaux, onunla yakınlaştığı bu odaya minnettardı. Her buluştuklarında, istediği kadar onu süzebiliyor, istediği kadar onunla konuşabiliyor ve bıkmadan onun o dehşet verici sesini kulaklarına doldurabiliyordu. Tabii Joel bunların farkında bile değildi. *Ne de garip.*

Hüzünlü gözleri, Joel’in özlemiyle yanıp tutuşuyordu. Evet, belki hep yanındaydı onunla olduğunu biliyordu ama onun olması çok farklı bir şeydi. Bu duyguyu asla tadamayacaktı belki de. Asla onun olamayacaktı. Yüzüne bakarken sahiplenme duygusunu asla hissedemeyecekti. Aslında kendi içinde sahiplenmişti onu, kimselere fark ettirmeden. Ama ya başka birine âşık olursa? Aman Tanrım! O zaman gerçekten büyük bir felaket olurdu. Tüm duyguları hücreleri eline geçirircesine çıldırır ve kontrolden çıkardı. Joel’in o kıza dokunduğunu görmek, onunla geçireceği vakitler için Margaux’tan fedakârlık etmesi ve ikinci plana düşüşü… İşte o zaman Margaux dayanamazdı. Ne yapabileceğine dair en ufak bir fikri dahi yoktu. Ama şu anlık için öyle bir şey yoktu değil mi? Öyleyse, sorun da yoktu. Aslında vardı. Bu ihtimal her zaman olacağına göre, sorun da her zaman vardı. Söylemeli miydi? Yeterince saçmaladığını düşünerek, kitabı incelemekten vazgeçti. O sırada Joel’den gelen soru üzerine, toparlanmaya çalışarak bakışlarını çocuğa kaydırdı. Ve sonra, Joel’in yüzüne doğru eğdi, pürüzsüz yüzünü. Aralarında birkaç santim olacak şekilde ayarladı. Tam gözlerinin içine bakarak, nefesini çocuğun yüzüne vererek konuştu.
“Hadi ama J. Söylemeyeceğimi bi-li-yor-sun.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeC.tesi Ocak 24, 2009 9:33 pm

"Tamam o zaman. Şimdi öğrenmiş oldun." Hafifçe sırıtmasına rağmen içten içe deliriyordu. Nasıl bilmezdi? İhtiyaç odasında geçirdikleri zamanlar boşuna mıydı? Boşuna mı en yakını olmuştu? Bu kadar basit bir şeyi bilecek kadar Joel'i tanıyordu Margaux ama her güzel şeyin kusurlu bir yanı olduğu gibi, 'mükemmel' dostluklarındaki kusur da buydu demek. Neyse ki öğrenmişti ve bir daha böyle bir şey söyleyeceğini hiç sanmıyordu. *Margaux... Her şeyim.* Tüm kapıları, tüm düşünceleri ona çıkıyor, ondan başkasının olabileceğini düşünemiyordu. Tabiî onunda başkasıyla olabileceğini düşünemiyordu. Sahi, Margaux kendisini değil de başkasını sevdiğini söyleseydi Joel'in yüzüne karşı, işte o zaman ne yapardı ki? Dostça bir tavır olmadığı kesindi ve kesinlikle nazik de olmazdı. Ah, hiç nazik olmazdı. Margaux'un o ne olduğu belirsiz ile geçirdiği vakitlerin artmasıyla, kendisini yalnızlığın içine gömmesi bir olurdu. Margaux'dan başka birine gözü kapalı güvenebileceğini sanmıyordu. Güveni bir kere daha sarsılırdı, tıpkı babasının evi terk ettiği günkü gibi. Gerçi o zamanda kendisine verdiği sözü tutamamıştı ama bu sefer kesinlikle farklıydı.

Düşüncelerini bölen kişi, kesinlikle şahane varlıktı. Onun kendisine bu denli yaklaştığını değil görmesi, hissetmesi bile elini ayağına dolaştırırken, gözlerinin içine bakması alt seviyeden başlayıp yukarılara doğru çıkan bir sıcaklık dalgası hissetmesine neden olmuştu ki bu sıcaklık dalgası genellikle kulaklarına vurur, onları kıpkırmızı yapardı. İki eliyle iki kulağını gizlemeye çalışırken kızın söyledikleri yankılanarak tüm bedenine işlemişti. Kırmızılığından emin olduğu kulaklarını o fark etmesin diye kendisini sandalyenin arkasına atarken, aklından neler söyleyeceğini planlıyordu. Ona yakın olmaya öyle alışmıştı ki sandalyenin arkasına dayadığı sırtını bir-iki saniye içinde geri çekerek, tüm vücuduyla Margaux'a döndü. Tıpkı onun yaptığı gibi yüzünü ona yaklaştırıp tek kaşını da hafifçe havaya kaldırınca
"Neden söylemiyorsunuz, hanımefendi?" sözcükleri dudaklarından dökülmüştü.

Kızın yüzünün her santimini inceliyordu. Bunu istem dışı bir şekilde yapıyordu ve Margaux'un fark etmemesi imkansızdı. Gerçi fark etse ne diyeceğini bilmiyordu ya neyse... Ona bu denli yakın olmanın getirdiği zorluktan olsa gerek yine kulaklarının kızardığını hissediyordu ama bu sefer geri çekilmeyecekti. Mükemmel orantılı bir çift göz Joel'e bakarken, onun gözleri bir anlık hata ile Margaux'un dudaklarına kaydı. Aralarındaki mesafe, Joel'i baştan çıkaracak kadar azdı ve Joel'in beyni tam kapasiteyle çalışmaya başlamıştı. İçinden, bir dudak uzaklıkta olan Margaux'u öpmek geçse de bunu kendine saklamaya çalışmıştı. Başardığı söylenebilirdi ama kendisini çekmezse içindeki o sesi dinleyeceği de aşikârdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeC.tesi Ocak 24, 2009 10:50 pm

Tutkunun tadını alan bir daha bırakamazdı. Kalbinin duvarları yavaşça erirken, kendi içinde ki savaştan sağ olarak kurtulamazdı. Özlemlerinin, isteklerinin çıldırırcasına şekil alarak tutkusuna dönüşmesi, engellenemez bir olaydı. Ne olduğunun farkındaydı. O’ydu. Yeri geldiğinde sinsi bir yılan, yeri geldiğinde zorlu bir mücadele, insanın içinden yükselen istek dalgaları, son bulmayacak arzusuydu. Bunu kontrol etmeliydi, yoksa tutkusu onu kontrol altına alacaktı. Karanlıkta kaldığı anlarda onu kurtaran tutkusu, şimdi yardımcı olmuyordu. Olamıyordu belki de. Ateşin ele geçirdiği vücudu, yavaşça tutuşuyor ama bedenini yakmıyordu. Yanan sadece ruhu oluyordu. Hırpalanıyor ve parçalanıyordu. Ateş, her bir parçasını kül ediyor, kurtulmasını imkânsız kılıyordu. Ama onu istiyordu. Öyleyse? Izdıraba katlanacaktı. Bir süre sonra sevinçle birleştiğini görecek, soyutlanacaktı. Teslim olacaktı korkularının içinde kendini gizleyen O’na. Tüm ipuçlarının birleştiği yerde son bulacak, kurtuluş yolu kendini belli edecek ve acısı bitecekti.

Ama bütün bunları, aralarında sadece birkaç santim bulunurken nasıl başaracaktı ki? Yeşil gözleri tüm güzelliğiyle, Margaux’unkilere bakarken tutkusunu nasıl ele geçirebilirdi? Ah, tabii ki olamazdı. Karşısındaki varlığın masum yüzünü incelerken, çocuk kendini geri çekti. Sandalyesinin arkasına doğru yaslanarak, kızdan kurtulmaya çalıştı belki de. Margaux’tan rahatsız mı olmuştu? Onun için düşlediği şeyleri bilse böyle yapar mıydı acaba? İstemez miydi onu? Rüzgârın ilerleme hızıyla eşdeğer bir sürede ise geri geldi. Margaux’un hiç beklemediği bir anda. Tek kaşını kaldırdığı anlarda yüzüne yerleşen o sevimli ifadesini de beraberinde getirmişti.
"Neden söylemiyorsunuz, hanımefendi?" Sıcak nefesi, Margaux’un keskin yüz hatları arasında kaybolurken, ruhuna da kazınıyordu. Her bir damlasını ziyan etmekten korkarak içine çekiyor, saklıyordu. Cevap veremedi. Bir şey düşünemedi. Çocuğun bu kadar yakınında olmak aklını karıştırıyordu. Birbirlerine hiç bu kadar yakın olmamışlardı belki de. Onun muhteşem yüzünü incelediği bu yakınlık derecesinin uzaklaşmasını istemiyordu. Sonsuza dek böyle durabilirdi. Joel’in, kızın yüzünü inceleyen gözleri bir an yerlerini değiştirdi. Dudakları… Artık oraya odaklanmışlardı. Şaşkınlıkla birleşen baş dönmesi düşüncelerine engel olurken, geri çekilmeyi aklına bile getiremiyordu. Peki ya Joel? O neden geri çekilmiyordu? Yoksa? *Saçmalama Margaux.* Kızın gözleri de çocuğun dudaklarına kayarken, dudaklarının arasından fısıltıyla çıkan birkaç kelime, nefesinin Joel'in dudaklarına çarpmasını sağladı. "Söyleyemem."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeÇarş. Ocak 28, 2009 7:38 pm

Gözleri, Margaux'un dudaklarında sabitlenmişti. Aklı ise içinden gelen sesi yapmamasını ona emrediyordu ama bilinci, tutkularının kızına bu kadar yakınken açık değildi. Düşündüğü tek şey vardı ama onu, eyleme geçirirse beraberinde getireceği bir sürü sorularla ve sorunlarla uğraşacağını da biliyordu. Aslında düşündüğünü eyleme geçirirse sorunların olacağından emin değildi. En azından iki dakika öncesine kadar sorunların olacağından emindi ama şu anda bunlar hakkında ciddi şekilde şüpheleri vardı. Kızın gözleri de kendi dudaklarındaydı ve Joel, ne yapacağını hiçbir şekilde bilmiyordu. Belki de içinden gelen sese kulak verip, onu öpmeli ama sonuçlarına da katlanmayı bilmeliydi. Tam anlamıyla bir dönüm noktasındaydı. Eğer kızı öper, kız kendisini geriye çekerse, en iyi arkadaşıyla arasına soğukluk girebilirdi. Fakat tam tersi kızı öper de kız kendisini geriye çekmezse, duygularının tek taraflı olmadığını anlar ve belki de ikisi için bir şans doğardı. Kafası da duyguları gibi epeyce karışmıştı. İkisinin arasındaki tek fark; duygularının karışıklığını yapacağı tek bir hamleyle giderebilmesiydi. *J, saçmalama ve kendine gel.* Her ne kadar kendisine emirler yağdırsa da O'na bu kadar yakın iken hiçbir emri dinleyemiyordu. Ne söylediğini, ne hakkında konuştuklarını veya nerede olduklarını çoktan unutmuştu. Duyduğu tek ses, Margaux'unkiydi ve o da bir şeyleri söyleyemeyeceğini söylüyordu.

"Bende." Sırtını sandalyeye doğru kaydırmayı başarmıştı. En sonunda duygularına emirlerini geçirebilmiş ve kendini tutabilmişti. Görünürde hiçbir sorun yoktu... Ama hayır! Olaylar böyle gelişmemişti. Tam aksine bir sorun vardı ve o, sırtını sandalyeye yaslamak için kaydırdığını düşünse de kendisini Margaux'a yaklaştırdığının farkında bile değildi. Söylediği tek kelimelik saçma konuşmasının nefesi henüz Margaux'a ulaşamamışken Joel, kıza ulaşmış ve Margaux'un dudaklarına tutkulu bir öpücük yollamıştı. Hipnoz etkisi altındayken nerede olduğunu ve ne yaptığını bilemediği için bir süre kızın yumuşak dudaklarından ayrılmamıştı. Ona dakikalarca gibi gelen ama aslında birkaç saniye süren bu eylem sonunda iyice kızarmış ve kendinden oldukça utanmıştı. Kendisini rüzgâr hızıyla geri çekerken Margaux'a bakmamaya çalışıyordu. Sol eliyle saçını düzeltir gibi yapıyor ama aslında Margaux'tan saklanıyordu. Tam bu sırada dudaklarından fısıltı şeklinde iki kelime dökülmüştü. "Özür dilerim."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimePerş. Ocak 29, 2009 7:48 pm

Sadece birkaç santim. Tutkusunu ondan uzağa taşımaya yetiyordu. Hayat bulmasını engelliyor, aralarına sınır koyuyor ve başlaması muhtemel olan olayları erteliyordu. Kızdı Margaux. Mesafelerden nefret etti o an. İstemedi. Mesafelerin ondan uzaklaştırdığı şey, gerçekten sahip olabileceği kadar yakındı aslında ona. Ama aynı zamanda ulaşılamayacak kadar da uzaktı. İstese, denese başarabilirdi belki. Fakat orada öylece dururken hiçbir şey yapamazdı. Joel’in yüzüne bu kadar yakınken yitirdiği bilinci, her şeye engel oluyordu işte. Uyuşmuştu beyni. Hareket yetisi gösteremeyecek kadar hem de. Bedeni o kadar sakindi ki, ruhunun tam tersiydi. Joel’e kilitlenmiş, onu düşlüyordu sadece. Bu kadar yakının da olup ta ona uzanamamak deli ediyordu Margaux’u. Uzanmak istedi. Yapamadı. Kıpırdayamıyordu. Aslında engel olan ne bedeni, ne düşünceleri ne de kalbiydi. Engel olan Joel’di. İstemezse, gei çekilir ve kızarsa işte o zaman her şey mahvolurdu. Her şeyden çok değer verdiği en iyi arkadaşı da yok olurdu. Tutkularının hayat bulduğu noktayı da kaçırırdı elinden. Umutsuzluğa kapıldı. Umutsuzluğun sonsuz boşluğunda sürüklenmeye başladı. Kurtuluş yolu olmayan bir boşluktan aşağıya düşmeye, çığlıklar arasında kaybolmaya başladı. Kurtulmayı her denediğinde hayal kırıklığı belirdi, engeller çoğaldı. Hiçbir şey düşünemeyen beyni, Joel’in ne dediğini de yorumlayamadı ve Margaux’un anlama yetisine son verdi.

Saçlarının yakmaya başladığı derisi, hava alamıyordu artık. Kızaran yüzünü Joel’in fark etmemesi için yalvarıyordu adeta. Çocuğun dudaklarına kilitlenmiş bakışları, kurtulmak istiyordu bundan. O an bir şey oldu. Asla tahmin edemeyeceği, ama her şeyden de çok isteyeceği bir şey. Dudaklarında başka dudaklar hissetti. Onunkiler kadar yumuşak ve istekliydi. Tattığı duyguların en iyisiydi. Duraksadı. Şaşkınlık belirtilerini gösteren yüzü kızarıklığını bir kat daha arttırmıştı. Kendini geri çekemedi, çekmek istemedi. Joel’de aynı şeyleri mi hissediyordu yani? O da Margaux gibi mi düşünüyordu? İnanamadı. Eğer öyleyse bunu saklamayı çok iyi başarabilmişti. *Benim gibi.* Ya da öyle değilse bu da neyin nesiydi? Çocuk kendini geri çektiğinde, Margaux daha hiçbir şeyi kavrayamamıştı. Uyuşmuş beyni neler olduğunu anlamakta güçlük çekerken, Joel’e baktı. Saçlarıyla uğraşıyormuş havası veriyordu kıza. Gözlerini ondan alarak masaya kaydırdı Margaux. Ne olacağını tahmin edemiyordu. Şu anda ne yapabileceği, ne olacağı hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu. Her şeyin çıkış noktası sandığı olay, işleri daha da karıştırmıştı. Hala hiçbir şeyden emin değildi. Joel’in dudaklarından fısıltıyla birkaç kelime döküldü. Margaux, ne diyeceğini bilemezken, çocuğa bakmaya da korkuyordu. Eğer gözlerinde bunu gerçekten istemeyerek, başka hislerle yaptığına dair bir belirti görürse, onun için kötü olurdu. Sol elinin parmaklarını saçlarının arasında gezdirdi ve korkan gözlerle Joel’e baktı. Hala ona bakmıyordu çocuk. Bu olay olmamış gibi mi davransaydı? Yapamazdı ki.
“Hayır, J.” Zar zor konuşuyordu. Boğazını temizledi, çünkü sesi çıkmakta güçlük çekiyordu. “Bunun için özür dileme.” Yalvaran gözlerle, Joel’e bakıyordu. Bir şey demeliydi. Bunu bir şekilde atlatmalıydılar. Yeni bir başlangıç yaparak, ya da sarsılan ilişkilerinin üzerine ekleyerek.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isaac Beljean
Sihir Bakanı Asistanı
Sihir Bakanı Asistanı
Isaac Beljean


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 19/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeCuma Ocak 30, 2009 9:58 pm

Sol eli hâlâ saçlarındaydı. Hayır, onları düzeltmiyordu, aksine gözlerinin önüne gelerek Margaux'a bakmamasını sağlıyordu. Az önceki davranışından dolayı duyduğu utanç ile belki de bir daha asla Margaux'a bakamazdı. Aslında onu gördüğünden beri yapmak istediği şeyi yapmıştı ve bunu yapması bütün kördüğümleri çözmeye yarayan bir ipin ucu gibi görünüyordu. Fakat hiçbir düğümü çözmemiş, dahası onlara yeni ve sıkı bir düğüm daha eklemişti. Aklındaki sorulara yenilerini eklemiş, kafa karışıklığını iki veya daha fazla katına çıkarmıştı. Düşünmek istemiyordu ama beyni o kadar hızlı çalışıyordu ki ışık hızı, beyninin çalışma hızının yanında yavaş kalırdı. Gözlerini Margaux'a birkaç saniyeliğine kaydırdığında kızın gözlerinin masada sabitlenmiş olduğunu gördü. Belli ki kızmıştı ve böyle bir davranışı Joel'den beklemiyordu. Belki de bu düşüncesiz davranışından dolayı hayatında edindiği kadim dostunu kaybedecekti. Bu düşünce sayesinde beyni tüm hızını durdurmuş, sadece Margaux'a odaklanmıştı. Vücut ısısı olması gerektiği düzeyden birkaç kat yükselmiş ve yanaklarından dışarıya çıkmak istercesine, yanaklarında toplanmıştı. *Onu kaybedebilirim.* Düşüncesi bile aklını yitirmesine neden olurken, onsuz nasıl yaşayabilirdi? Eliyle gizlemeye çalıştığı yüzünü biraz Margaux'a çevirmiş, parmaklarının arasından kıza bakmıştı. Hâlâ masaya bakıyordu. Daha fazla bakamayarak başını önüne çevirdi.


Sinir bozucu sessizliği Margaux bozmuştu. Özür dilememesini söylüyordu, fakat Joel, bunu nasıl başaracağını bilmiyordu. Konuşmak için ağzını birçok kez açtı ama hepsinde de saçmalayacağını fark ederek geri kapamıştı. En sonunda, biraz cesaret bularak fısıltı halinde sesini çıkarabilmişti. "Özür dilemem gerek. Çünkü sen böyle olmasını istemezdin." Joel, Margaux'u istiyordu hem de tüm bedeniyle. Fakat Margaux, ikisini en iyi arkadaş sıfatından başka sıfata koymuyor gibi görünüyordu. Eğer aksini istiyor ise de bunu hiç belli etmiyordu. Sol elini masanın üzerine indirirken, sıcaktan ve utanmaktan iyice kızarmış yanakları belli oluyordu. Kafasını biraz soluna çevirip Margaux'a bakmak istiyor, fakat bunu başaramıyordu. Kendisine kızgın bakan o iki göze dayanamazdı. Kendisini anlayan yegâne insanı kaybetmeye dayanamazdı. Daha da önemlisi o'nu kaybedemezdi. Başkası umrunda değildi. Joel, o'nu kaybedemezdi, hayatında tanıdığı en harika insanı. İkinci bir seçenek yokmuş gibi kaybetmeye odaklamıştı kendisini. Gözlerini kapadı, kendisini kötü sona hazırlıyor gibiydi. Tek istediği, Margaux'tu ama onu da az sonra kaybedecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Margaux La Barré
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
IV. Sınıf Slytherin Öğrencisi
Margaux La Barré


Kadın Mesaj Sayısı : 99
Kayıt tarihi : 18/01/09

Özlem Empty
MesajKonu: Geri: Özlem   Özlem Icon_minitimeC.tesi Ocak 31, 2009 6:41 pm

Margaux'un kızarmış yüzünde hissettiği korkak bakışlar. Her seferinde görmemezlikten gelmesi ve olayların içinden çıkılmaz bir hal alması. Son birkaç dakikadır içinde bulundukları durum buydu. Evet, Joel kıza kaçamak bakışlar atıyor, Margaux bakışlarını masaya odaklıyor ve bunları görmezlikten geliyordu. Yüzüne bakmak için büyük bir savaş veriyor, ancak bu sadece birkaç saniye alıyordu. Sessizlik sürerken, Joel konuştu. "Özür dilemem gerek. Çünkü sen böyle olmasını istemezdin." Duyduğu cümle, kafasında birkaç defa yankılandı. Her kelimenin son hecesi uzadı ve Margaux, çocuğun ne dediğini tam olarak o zaman kavrayabildi. *Sen, böyle olmasını istemezdin. Dedi. Yani o ister mi?! İstiyor musun Joel?* İnanamaz gözlerle Joel'e baktı. Evet, bu defa başardı. Onun da kızdan farkı olmadığını gördüğünde, vücuduna yayılan ısı, artık kontrol edilemez derecedeydi. Son seviyede. Sözlerin altındaki imayı kim olsa rahatlıkla kavrayabilirdi. *Yani, J istiyor! Ama benim istemediğimi düşünüyor.* Ne kadar da yanılıyordu. Joel'in hislerinden asla emin olamamıştı tam anlamıyla. Ama şimdi, anlıyordu. Aynı Margaux gibi, saklamıştı ondan. İstememesinden korktuğu için mi? Başka neden olabilirdi ki?

Uzun bir süre Joel'in gözlerine baktı. O tatlı bakışlarını, hafızasına kazıdı. Belki de dediklerinden yanlış bir anlam çıkarmıştı. Eğer böyleyse, birazdan söyleyeceği şey karşısında çocuk şaşıracak ve bir daha asla eskisi gibi olamayacaklardı. *Ama beni öptü!* Evet, başka nasıl bir anlamı olabilirdi ki? Derin bir nefes aldıktan sonra, başını önüne eğdi. Dudaklarını araladı ve konuştu. "Aslına bakarsan... İstediğim şey buydu J." başını kaldırmadı. Kaldıramadı. Önüne düşen saçları yüzünü kapatıyor ve Joel'in onu görmesine engel oluyordu. Eğer yanlış anlama ihtimali gerçekse, ne olacağı hakkında ufakta olsa bir fikre sahip değildi. Fakat, söylemeseydi de daha fazla dayanamayacaktı. Buluştukları her anda, dilinin ucuna gelecek ama her seferinde tıkanacaktı. En iyisini yaptığına karar verdi ve bu defa ona cesaret veren bir güçten faydalanarak J'ye baktı. Gözlerinde pişmanlıktan çok hüzün vardı. Duygu yoğunluğuydu belki de. Bir çeşit karmaşa. Dayanabildiği son seviyede, harap olduğu ayların acısıydı. Her şeyin yerine oturması gerekiyordu artık. Bunu sağlayacak olansa, J'nin az önce Margaux'unkilerle buluşmuş dudaklarından çıkacak sözcüklerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Özlem
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Londra :: Hogsmeade :: Üç Süpürge-
Buraya geçin: