Hava: Güneşli ve sıcak...
Kurgu: İkiz kardeşlerin küçük kardeşlerine yaptıkları sürpriz doğum günü...
Role Playerlar: Lisa Wanders, Bilie Wanders, Isis Lilian Wanders
13 Ağustos 2010... Tam 13 yıl önce bugün gelmişti dünyaya Lisa. Tabi bunu kendisinden başka insanların bildiğinden şüphelenmeye başlamıştı bugün. Sabah uyandığında tuhaf bir neşe vardı içinde. Fakat abisinin ve ablasının o ifadesiz suratlarını görünce çok çabuk sönmüştü neşesi. Buna babası ve üvey annesi de eklenince içinde ki neşe tamamen silinip yerini huysuzluğa bırakmıştı. Kahvaltı sofrasında kimse konuşmuyordu. Lisa hafif öfkeli bakışlarını ailesinin üzerinde gezdirirken onlar tamamen ilgisiz bir şekilde tabaklarıyla ilgileniyorlardı. Aslında bu anormal bir durum değildi. Zaten genelde hep böyle olurdu. Fakat Lisa bugünün farklı olmasını ummuştu. Ne de olsa doğum günüydü. Bugün diğer günlerden farklı olmalıydı. En azından o öyle düşünüyordu. Her zaman ki bencilliği üzerindeydi. Biraz daha sofrada kaldıktan sonra çatalını sertçe tabağın kenarına bıraktı ve ayağa kalktı. Şimdi diğerleri gözlerini tabaktan ayırıp Lisa’ya çevirmişlerdi. Onları umursamayarak odasına yöneldi Lisa ve çok beklemeden üzerine ince bir kazak alıp odadan çıktı tekrar. Tam kapıya doğru yönelmişken abisinin sesini işitti. “ Hey! Nereye gidiyorsun? ” Kapının tokmağını kavramış bir şekilde duraksadı. “ Biraz dolaşıcam. ” Kızgın olduğu sesindeki sertlikten anlaşılıyordu. Kapıyı açıp dışarıya çıktı ve çıkarken kapıyı sertçe vurdu. Sanki çıkardığı her bir ses onlara bugün doğum günü olduğunu hatırlatacakmış gibi gürültü çıkarıyordu. İşe yaramayacağını bile bile neden böyle bir şey yaptığını kendiside bilmiyordu. Pek umursadığı da söylenemezdi.
Dışarıya çıktığında sıcak yüzüne öyle vurmuştu ki üzerine kazağı aldığına pişman olmuştu. Geri dönmeye niyeti olmadığından hızlı adımlarla yürümeye başladı. Önünden geçtiği dükkânın uzun camlarındaki yansımasına takıldı gözleri. Sarı saçları dağınık bir şekilde omuzlarına dökülüyordu. Duraksadı ve saçlarına şekil vermeye çalıştı. Pek başarılı olduğu söylenemezdi ancak yine de idare ederdi. Yürümeye devam etti. Normalde hiç doğum günü unutuldu diye oturup ağlayacak bir kız değildi. Fakat bu sefer her şey farklı geliyordu. İlk defa doğum gününün kutlanmasını çok istiyordu. Ama bunun için üzülmesine gerek yoktu. İlla doğum gününü başkaları kutlayacak diye bir şart yoktu ne de olsa. Kendi kendine de kutlayabilirdi. Şekerci dükkânına katıldı gözleri. Oraya gidip çok sevdiği şekerlemelerden alabilir ve oturup yalnız başına yiyebilirdi. Yüzüne zorla yerleştirilmiş bir gülümseme ile dükkâna girdi. Raflara yerleştirilmiş çeşit çeşit rengârenk şekerlerin üzerinde gezdirdi gözlerini. İstediklerini gösterip görevliye sipariş verdi daha sonra boş olan masalara doğru yöneldi ve köşedekine oturdu. Çok geçmeden masasına gelen şekerleri yemeye başladı. Bir-iki şeker attıktan sonra ağzına kendini avutmaya çalışmanın ne kadar aptalca olduğunu anladı. Bugün onun doğum günüydü ve tek başına bir şeker dükkânında oturup kendi kendine doğum gününü kutluyordu. Bu kesinlikle aptalcaydı. Yavaşça sandalyesinde geriye yaslandı. 13 yaşına girerken yalnız olacağını hiç düşünmemişti…