Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Geçmişle Yüzleşmek

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Dawnielle Constantine
III. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi
III. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi



Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 20/01/09

Geçmişle Yüzleşmek Empty
MesajKonu: Geçmişle Yüzleşmek   Geçmişle Yüzleşmek Icon_minitimePerş. Ocak 22, 2009 6:17 pm

Rol Oyuncuları: Dawnielle Constantine & Lleweyn Chloris
Kurgu: Geçmişi ile ilgili cevaplar arayan Dawnielle, annesinin yönlendirmesiyle Bağıran Baraka'ya giderek babasının ani kayboluşu hakkında bazı gerçekleri öğrenir.

*****

Oldukça sıkıcı bir öğleden sonra, annesiyle birlikte sadece oturuyordu. Yaklaşık bir saattir ne annesinin ne de Dawn'ın ağzını bıçak açmıyordu. Annesi düşünceli görünüyordu. Ancak Dawn, sessizliği bozdu " Ne oluyor anne? Neden bu kadar suskunsun? Ne düşünüyorsun? Seni hiç böyle görmemiştim. " Kızının soru bombardımanıyla düşüncelerinden sıyrılan Mrs. Constantine, şaşkınca " Ben... Hiçbir şey düşünmüyorum Dawn. Sadece biraz huzur bulmak istedim, o kadar. Hem benim bakanlığa gitmem gerek. Benimle gelir misin? " Annesiyle bakanlığa gitmek mi? Asla! O gün yeterince garip davranıyordu zaten. Sorularına cevap bulmadan bir yere gitmezdi. Koltuktan kalkmaya hazırlanan annesinin kolunu tuttu. Kaşlarını çatarak gözlerinin içine baktı. " Bazı cevaplar istiyorum artık. " Mrs. Constantine ne cevabı istediğini anlamıştı belli ki. Derin bir nefes alarak, zorlukla konuştu. " Pekala, cevap mı istiyorsun? Git. Bağıran Baraka'ya git. " Bu kez neler saçmalıyordu annesi? Pekala, gerçekten garip bir gündü. Bağıran Baraka'nın ne kadar ürkütücü ve lanetli bir yer olduğunu herkes biliyordu. Orada vahşi ruhlar yaşardı. Hangi akla hizmet, daha sadece 13 yaşında olan meraklı bir cadı adayını Bağıran Baraka'ya gönderirdi? Annesinin zekasına her zaman hayran olan Dawn, homurdanarak pelerinini üzerine geçirdi. Bulutlar zaten batmak üzere olan güneşi kapatıyorlardı. Hava oldukça karanlık ve yağmurluydu. Özellikle böyle bir havada dışarı çıkmak delilikti.

Yine de annesinin aklına uyarak evden çıktı. King's Cross trenine binerek yarım saat içinde Hogsmeade'e ulaştı. Yağmur damlalarının yere vurarak geride bıraktıkları su birikintilerinin üzerinden koşarak geçti. Çok fazla su sıçramıştı, ama o an aklında olan tek şey Bağıran Baraka'yla geçmişi arasındaki ilişkiydi. Babası hakkında şüpheleri ve soruları o eski, ürkünç mekanda nasıl cevap bulacaktı? * Bu günlerde gerçekten akıl sağlığı yerinde değil! Bağıran Baraka'ya gitmek istemiyorum. Ama babamın neden gittiğini merak ediyorum! * Babasının hatırı için tozlu kapıyı aralayıp harabeye dönmüş barakadan içeri girdiğinde bunları düşünüyordu Dawn.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lleweyn Chloris
Ölüm Yiyen
Ölüm Yiyen
Lleweyn Chloris


Mesaj Sayısı : 112
Asa : Dikenli Defne - Veela Saç Teli - 13 İnç - Yarı Bükülür
Evcil Hayvanı : Ærmena [Güve. O bir güve.]
Rp Sevgilisi : O eski lezbiyen.
Kayıt tarihi : 20/01/09

Geçmişle Yüzleşmek Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişle Yüzleşmek   Geçmişle Yüzleşmek Icon_minitimePerş. Ocak 22, 2009 6:33 pm

Gözleri kapalı yatağında uzanıp karanlığa bakıyordu. Yağmurlu havaları sevmezdi. Sudan nefret ederdi. Yıllar önce o aptal sıvı yüzünden ölümle burun buruna gelmişti. Nasıl kurtulduğunu hatırlamıyordu ama kendine geldiğinde soğuk betonun üstündeydi. Şimdi yatağındaki sertliğin sırtına batması gibi. Farklıydı, büyükannesi ona günah tanrıçası Ate’nin ölmesini istemediğini söylemişti. Affedilmesi gereken günahları vardı Lleweyn’in. Kendini affettirmesi için yaşaması gerekiyordu. Uzun bir süre daha hayatta kalmalıydı. Yaşlı kadının sözünü dinlemişti. Lecta olduğunu bilerek kendini korumayı öğrenmişti. Ama o inanmıyordu. Başka bir dünyanın var olduğuna inanmıyordu. Tanrının varlığına inanmıyordu. Ya da büyükannesinin tanrıçalarının gerçekte kendini koruduğuna. Septisisti uzun yıllardan beri. Belki de öyle doğmuştu. Annesinden öğrendikleri hala taze bir bilgi gibi zihninin derinliklerinden çıkıp davranışlarına yol veriyordu. Ona kim olduğunu gösteriyordu. Doğruluk aynasında kendini izleyebilmesini sağlıyordu. Ama onlar da gerçek değildi. Büyükannesi doğuştan büyücülük yeteneğine sahip bir kadın olmamıştı. Voodoo ile ilgilenmişti. Kara büyüyle. Kendi kendini eğitmişti. Sürgünden hemen sonra tek başına kalmıştı. Ailesinden bazılarını kurtarmayı başarmıştı. Elde ettiği gücü onlara geçirirken asla bunu sonradan elde ettiğini söylememişti. Lleweyn bile bir tesadüf üzerine öğrenmişti. Önceden planlanmış bir tesadüf üzerine. Fakat anlatılanların üstüne gitmemişti. Büyükannesinin etrafına vereceği zararı düşünmek bile istemiyordu. Telefon sesiyle irkildiğinde kalmamak için uygun bir bahane düşündü. En sonunda dayanamayarak yavaşça doğruldu ve çalışma masasının üstündeki telefonu eline aldı. Hattın diğer ucundaki sesi tanıması için birkaç saniye geçmesi gerekmişti. Yüzünde beliren şaşkınlık ifadesi aynı hızla kaybolurken rahat koltuğuna gömülmüştü. ‘Ronnie? Ah senin beni telefonla arayacağın asla aklıma gelmezdi. Büyücüler muggle sevmez değil mi? Bende sevmem. Her neyse bunu konuşmak için aramadığını tahmin ediyorum. Bence o çok değerli vaktini boşa harcamadan sadede gel.’ Kadının titreyen sesi fazlasıyla eğlenmesine yol açmıştı. Ne kadar uyarırsa uyarsın dolaylı cümlelerle ana konuya yaklaşmaya çalışıyor, yine de beceremiyordu. ‘Tamam Veronica tamam. Uzatmana hiç gerek yok. Anladım. Kızınla ilgili değil mi? Yoksa gerçeği sonunda söyledin mi ona. Ah sen o kadar da cesur olamazsın. Benim söylememi istiyorsun. Pekala. Küçük meleğinle Bağıran Baraka da buluşurum. Merak etme zarar görmeyecek.’ Söylediğinin doğruluğundan kendisi bile emin değildi ama ses tonu yeterince ikna edici ve doğal çıkmıştı. Telefonu kapattıktan sonra giysi dolabına yönelen Lleweyn hafifçe gülümsedi. Önünde çok güzel ve eğlenceli bir gün vardı.

Üzerine geçirdiği ince, siyah bir elbise düzgün vücut hatlarını fazlasıyla belli ediyordu. Sırt kısmı açıktı, kamaya sarılmış yılan dövmesi tüm zarafetiyle omzunda canlı gibi görünüyordu. Zarif bedenine yakışacak şekilde güzel kesilmişti kumaş. Aynı zariflikteki uzun parmaklarına birkaç yüzük takmıştı. Siyah saçlarını hoş bir toplamayla başının biraz yukarısından tuttururken dağınık görünmelerine özen göstermişti. Buz mavisi gözleri bugün her zamankinden daha koyuydu. Hoşuna giden bir şey olduğunda gözleri koyulaşırdı. Beyaz teni ve kırmızı dudaklarıyla rahatlıkta bir vampirle karıştırılabilirdi. Ama gözlerinin parlaklığı ölü olamayacak kadar canlıydı ve gerçekçiydi. Bir süre aynada kendini izledikten sonra geç kaldığını fark ederek üzerine fazla kalın olmayan bir ceket aldı ve cisimlenmeye hazırlandı. Midesi yine alt üst olacaktı fakat eski sevgilisinin kızını görmek için değerdi buna. Sessiz kahkahası etrafı kaplayan dumanın arasında boğulup gitmişti. Gözlerini açtığında bağıran barakaya inen geçidin arka kısmındaydı. Birkaç dakika sonra eski harabenin içine girmeyi başarmıştı. Karanlığa alışmak için kısılan gözlerini kırpıştırdı. Bağıran baraka her zamankinden daha kalabalıktı. Siyahlara bürünmüş cadı ve büyücülere acıyarak baktı Lleweyn. Hiçbiri genç kadının ölüm yiyen olduğundan şüphelenmezdi. Maskesini baskınlarda yüzünden asla çıkarmazdı. Zaten kim olduğunu bilen çok azdı. Etrafa yayılan haberlerde Lleweyn Chloris, Armorica’ya geri dönmüştü. Gülümsemesini bastırırken köşedeki bir masaya oturmuş küçük kızı görerek dudağını ısırmaktan vazgeçti. Aynı anda yüzündeki ifade silinmişti. Şimdi dışarıda oldukça sık rastlanan klasik ve silik görünüşlü herhangi bir cadıya benziyordu. Yorgun gibiydi ama gerçekte neler hissettiğini kimse bilemezdi. Lleweyn eğleniyordu. Karşısındaki küçük kız da onun eğlence aracıydı. ‘Salve Dawn. Uzun zamandır seninle tanışmayı bekliyordum. Ben Jacinth. Annenin çok sevdiği bir arkadaşı.’ Verenocia ilk adını kullanmasına karşın eski sevgilisinin kızına ikinci adını söylemişti. Evet, bazı şeyler saklanmalıydı ve Lleweyn bunu çok iyi becerdiğini biliyordu. Rahatça arkasına yaslanırken gözlerini küçük kızdan ayırmamıştı. Sıcak bir tebessümün arkasına gizlenmiş karanlık bir ifade. Zehirli bir pırıltıyla parlayan gözleri Dawnielle’nin titremesine yol açmıştı. Halinden memnundu, hem de hiç olmadığı kadar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dawnielle Constantine
III. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi
III. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi



Mesaj Sayısı : 7
Kayıt tarihi : 20/01/09

Geçmişle Yüzleşmek Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişle Yüzleşmek   Geçmişle Yüzleşmek Icon_minitimeC.tesi Ocak 24, 2009 10:09 pm

Onca aksiliğin üstüne, bir de karşısına alaycı görünümlü, siyah, zarif bir elbise giyen, tüyler ürpertici, genç bir cadı içeri girdi. Onu uzaktan görür görmez tiksinmişti. Alımlıydı ama o alaycı ifade her şeyi bozuyordu. Soğuk, mavi gözlerinin Dawn'ınkilerle karşılaştığı anda, Dawn ister istemez titredi. Kim olabilirdi bu kadın? Yoksa geçmişini ilgilendiren biri miydi? * Hadi ordan! Her gördüğün yabancıyı kendinle ilişkilendirme Dawn! * diye geçirdi içinden. Ama kadının kendisine doğru yaklaşması, bu olasılığı korkunç bir şekilde artırıyordu. Elinde olmadan bir adım geriledi. Gözünün önüne düşen bir tutam saçı eliyle geriye itekledi. Kadının ona doğru attığı her adımda daha da ürperiyor, titriyor, boğazı düğümleniyordu. Bunu dışa vurmamalıydı. Kadın tehlikeli görünüyordu. Yüzüne gayet yapmacık bir gülümseme yerleştirdi. Kendinden emin gözükmeye çalışıyordu. İçten içe kuşkularıyla rahatsızlığını büyütse de siyah saçlı cadının kim olduğunu öğrenmek istiyordu. Annesiyle olan ilişkisini. Babasının gitmesine neden karışabileceğini. Birden aklına o kötü düşünce geldi ve irkildi. Acaba? Babasıyla bir yakınlığı olabilecek bu kadın ailesini yıkan o zehirin baş yaratıcısı olabilirdi. Ama bu anlamsızdı. Annesini çok severek evlenen adam, niçin böyle sinsi, alaycı bir kadınla onu aldatıp, sonra da ortadan kaybolsundu ki? Belki de ortadan kayboluşunun suçlusu bu kadındı. Onu öldürmüş olabilirdi. Bu kadar fazla düşünceye kapılmışken, bu gizemli kadın iyice yakınına geldi ve düşüncelerinden sıyrılmasına neden oldu.

‘Salve Dawn. Uzun zamandır seninle tanışmayı bekliyordum. Ben Jacinth. Annenin çok sevdiği bir arkadaşı.’ Bu iş oldukça ilginçleşiyordu. Babasıyla hiç bir alakası yoktu demek ki. Annesinin sevdiği bir arkadaşıysa geçmişiyle, babasının kayboluşuyla ne alakası olabilirdi. ` Incedo infernus! Bir sen eksiktin! ´ diye homurdandı Dawn. Jacinth'e acıyordu doğrusu. Çünkü birazdan yaşına göre oldukça meraklı, soru sorma konusunda yüksek lisans yapmış Dawn duruyordu. Eğer ailesini parçalayan yılan bu kadınsa, o zaman Dawn'dan çekeceği vardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lleweyn Chloris
Ölüm Yiyen
Ölüm Yiyen
Lleweyn Chloris


Mesaj Sayısı : 112
Asa : Dikenli Defne - Veela Saç Teli - 13 İnç - Yarı Bükülür
Evcil Hayvanı : Ærmena [Güve. O bir güve.]
Rp Sevgilisi : O eski lezbiyen.
Kayıt tarihi : 20/01/09

Geçmişle Yüzleşmek Empty
MesajKonu: Geri: Geçmişle Yüzleşmek   Geçmişle Yüzleşmek Icon_minitimeC.tesi Ocak 24, 2009 11:17 pm

İçi karanlıktı. Karşısındaki küçük kızın acısından hiç etkilenmiyordu. Onun kendisi hakkında düşündüğü şeyler umrunda bile değildi. Aksine memnundu nefret edilmekten. Sessizce mırıldanan Dawnielle'nin ne söylediğini duymaya çalışmadı bile. Kızın yüzünde bir beklenti ifadesi belirmeliydi. Yoksa Lleweyn o konuşana kadar susardı. Saniyeler küçük cadının aleyhinde işliyordu. Her zamankinden daha yavaş ve acımasız. Sonunda, ikisine de çok uzun gelen bir sürenin ardından kurumuş dudaklarını hafifçe kıpırdattı Lleweyn. Kurumuştu çünkü soğuk rüzgar Bağıran Baraka'nın içine girmeyi başarmıştı ve yüzüne çarpıyordu. Parlak siyah saçları hafifçe dalgalanırken zarif bir hareketle parmağını şıklattı. Rahatsız edilmek istemediğinin bir belirtisiydi bu. Yüzünü eski sevgilisinin kızına çevirirken biraz ifade gelmiş gibiydi tebessümüne. 'Nereden başlamamı istersin? En gerilerden mi tatlım? Annenin gerçekte kim olduğunu öğrenmesini anlatabilirim ama çok uzun sürer. Küçük hikayeme başlamadan önce birşey belirtmek isterim. Olayın babanla bir ilgisi yok.' Kızın kuşkulandığını hissetmişti aniden ama emin değildi. Ne düşündüğünü anlamak aptalca gülümsemesini bozmak kadar zordu. Yine de direnmedi buna. Herşeyi anlatıp gitmek istemişti birden. Geride bıraktığı hislerin onüç yaşındaki bir kıza anlatılması kolay değilse anlamasını beklemekte komik olurdu. Derin bir nefes aldıktan sonra mırıldanmayı bırakıp sesini yükseltti. 'Annenle bir kokteylde tanıştım. Ronnie o zaman çok güzel görünüyordu. Ah pardon sanırım annen Veronica denilmesini istiyordu. Hmm, neyse ben kısaltmaya alıştım umarım sorun olmaz Dawn?' Ses tonu yumuşaktı, ikna ediciydi. Kızı rahatlatmak istiyordu. Aralarındaki gerginlik azalmadan devam etmeyi istemiyordu Lleweyn. Kızın biraz olsun yumuşadığını görünce gülümsedi ve konuşmaya devam etti. 'Babanda bizimleydi tatlım. Gece boyunca annen dışındaki tüm kadınlarla ilgilendi. Ronnie onun bu tavırlarından sıkılmıştı. Hem okuduğu psikoloji ve kişilik kitaplarından gerçek kimliğini bulduğuna inanıyordu. Evlerimize döndüğümüzde onunla görüşmeye devam etmek istedim. Annen yani Ronnie de kabul etti. Baykuş postasından sıkıldığında muggleların kullandığı o küçük telefonlardan aldı. Adını bilmediğini düşünüyorum. Cep telefonları. Konuşmaya devam ettikçe yakınlaştık onu daha iyi tanıdım. Benimle geçirdiği süre boyunca uzun zamandır bilmediği yönlerini keşfetti. ' Açıklanması en zor kısıma gelmişti. Biraz bilimselliğe dayalı anlatımını kızın tiksineceği kadar ayrıntılı tutmayacaktı. Sonuçta Dawn hala bir çocuktu. Ailesinin yaşadıklarından habersiz masum bir çocuk. 'Sappho'yu bilir misin Dawn? Kendi cinsindekilere ilgi gösteren ilk kadınlardan biridir ve bunu şiirlerinde de yansıtmıştır. Ronnie onun gibi olduğunu hissediyordu. Hatta onun gibi olduğuna emindi. Ben onu sadece yönlendirdim. Gerçek kişiliğine geçiş köprüsü oldum ve kendini hazır hissettiğinde onu serbest bıraktım. Fakat yıkılacağını düşünmemiştim. Baban kendini buna hazır hissedemeyince Clementina adındaki bir cadıyla kaçtı.' Clementina Naidetch. Kısa kızıl saçlı bir cadı. Hoş bir yüzü vardı Lleweyn'in hatırında kalanlara göre. Beyaz teni rus asıllı olduğunu belli eden noktalardan biriydi. Ve yeşil gözleri. Kendisininki gibi delici bakışlara sahip olmasa da o gözlerde tuhaf bir çekicilik vardı. Veronica'nın kocası da bu bakışlara aldanan zavallı adamlardan biriydi. O kadının peşinde hiç düşünmeden evinden atılırken basit bir sözle terk edileceğini bilmiyordu. Clementina onu sevmişti ama kısa bir süre. Adamı peşinden ayırdıktan sonra hayatına devam etmişti. Wade Constantine de mutluluğu ölümde bulmuştu. O karanlık dünyada geçirilen sonsuz sürede. Lleweyn'in septisist duyguları kabarırken öldükten sonra neler olacağını düşünmekten vazgeçti. Şimdi sabit gözlerle kızı izliyordu. Vereceği ilk tepkiyi merak ettiği doğruydu. Alaycı bir merak. Eski acımasız tebessümü yüzüne yeniden yerleşmişti. Hayat ne kadar kötüydü değil mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Geçmişle Yüzleşmek
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Londra :: Hogsmeade :: Bağıran Baraka-
Buraya geçin: