Adı & Soyadı ~ Celissia Violette
Fiziksel Özellikleri ~ ( Tamsin Egerton)
Kişisel Özellikleri ~ Celissia dışarıdan bakıldığında oldukça doğuk ve kendini beğenmiş gibi görünmektedir.Onu tanımayanlar oldukça şımarık bir kız olduğunu düşüseler de sanılanın aksine oldukça sessiz ve sakin bir yapısı vardır.Yalnız kalmaktan hoşlandığı için fazla arkadaşı yoktur.Düşüncelerini insanların duygularına göre ayarlamayı beceremediğinden çoğu kez patavatsızlıkla anılsa da bundan rahatsızlık duymamaktadır. Hedeflerine göre hareket etmekten yanadır.Genellikle bir işe başlamadan önce kabataslak planını mutlaka yapar.
Ailesi / Geçmişi ~ Celissia Fransız kökenli bir ailenin tek kız çocuğudur.Küçük yaşta anne ve babasını kaybettiğinden onu babaannesi büyütmüştür.
Örnek Rp ~
İnsanın neden canı sıkılırdı?
Bu soruyu yüzlerce kez kendine sormasına karşın hala yanıt alabilmiş değildi.Pırasayı andıran dümdüz saçlarıyla oynamaktan minik minik bukleler oluşturmuştu saçında.Çalışma masasıyla beraber kullandığı dönen sandalyesinde biryandan kendi kendine dönüp bir yandan da saçlarıyla oynarken artık midesinin bulandığını hissetti.Ellerini çalışma masasından tutarak sandalyeyi durdurdu.En son yaptığı ve en çok keyif aldığı şey Sierra'yı aramaktı.Onun sesini duymak içini rahatlatmıştı.Ancak kafasını kurcalayan sorunlarına hala yanıt bulamamıştı. - Acaba Paul onu unutmuş muydu? - Bir yandan "çoktan unutmuştur" dese de diğer bir yandan ayrılırken Paul'un söylediklerini anımsadı; "Nerede olursan ol, sen daima benimlesin.Seni seviyorum" demişti Paul ona. - Bunları söyleyen biri nasıl unutabilir ki? - diye söylenmeden de edemedi MeLodie.Geçen onca zamana ve çocukluk aşkı olmasına rağmen özlüyordu Paul'u.Sierra'dan bir iyilik istemişti.Paul'a, MeLodie'nin telefon numarasını verecekti, tabii aramak isterse.Aklından bunları geçirirken kendini yeniden sandalyesinde dönerken buldu.Yavaşça ayağa kalktı.Günlerden pazar olduğu için ev oldukça hareketliydi.Her pazar olduğu gibi temizlikçi kadın gelmiş, bir yandan evi temizlerken bir yandan da kendine has şarkılarından birini söylüyordu.Aslında bu kadın eve geldiğinde MeLodie başta olmak üzere evdeki herkes oldukça eğleniyordu.Taa ki temizlik sırası MeLodie'nin odasına gelinceye kadar.Temizlikçi kadın her seferinde; "haftaya odanı böyle bırakma bana küçük hanım, sonra eşyalarını kafama göre kaldırıyorum bulamayınca da bana kızıyorsun" diye sitem eder MeLodie de hafifçe " tamam peki" diyerek kafasını sallar ve o laflar orada unutur giderdi.Düşünmesi gereken çok daha önemli şeyler vardı.Paul ya da Sierra gibi. "Temizlik sırası benim odama gelmeden duşumu alsam iyi olur" havaya fırlatıp tekrar yakaladığı duş jeli elinde banyosuna doğru ilerledi.Sıcak suyu açtı ve küvetteki su yarıyı geçinceye kadar bekledi, üzerine soğuk su ilave edip duş jelini güzelce içine sıktı.Mis gibi kokunun içinde, ılık ama sıcağa daha çok yakın bu suda uzanmak kadar büyük bi mutluluk yok diye geçirdi içinden adeta rahatladığını hissediyordu.Gözlerini yumdu vaktinin çoğunu küvetin içinde uzanarak geçirmesinde bir sakınca yoktu - hoş - yapacak başka birşey de yoktu.MeLodie tam gözlerini kapatmış, uzaklara dalmışken banyonun kapısı iki kez çalındı "içerde misin MeLodie? Orayı temizlemem gerek biraz acele et!".MeLodie oldukça sinirlenmişti "İzin verirseniz banyo yapabilir miyim?Lütfen beni yalnız bırakın! Kendi odamı kendim temizleyebilirim" gibilerinden cümleler kurarak sinirini belli etmek, kadını bir an önce oradan uzaklaştırmak ve banyo keyfine devam etmek istiyordu.Derken "tatlım banyonu daha sonra da yapabilirsin ama pazar günü temizlik günümüz lütfen acele et".Bu sevimli anne rolü yapmaya çalışan kadını tanısalar aslında ne kadar yapmacık olduğunu bilirlerdi diye geçirdi içinden bir an MeLodie artık evde rahat olmanın hiçbir yolu yoktu ona göre.Gözyaşlarını tutamadı.Sinirle küvetten çıktı.Çabucak kurulanıp üzerine eline geçirdiği ilk bodyi ve kotunu giydi.Çantasına telefonunu, cüzdanını, anahtarını ve mp3 çalarını attıktan sonra odasının kapısını çarparak çıktı.Merdivenleri hızlıca inerken anne ve babasının yönelttiği hiçbir soruya yanıt vermeden sokak kapısını kapattı.
O gün hava kapalıydı.Pazar gününün kasveti çökmüştü adeta şehire.Etrafta malikanelerden başka hiçbirşey yoktu, ne bir kafe ne de bir kilise.MeLodie bu evde ilk kez anne ve babasına kızırak kapıyı çarpıp çıkmıştı.Eve döndüğünde sonuçlarına katlanacağını bilse de bu yaptığı hareketle anne ve babasına neler hissettiğini bir nevi anlatmış olacaktı en azından öyle umuyordu.Yol boyunca hızını kesmeden yürüdü.Daha sonra uzaktan gelen tekerlek seslerini duydu.Bu yoldan sık sık araba geçmese de nadiren geçerdi.Tepkisiz arabanın geçip gitmesini beklerken, araba MeLodie'nin yanında fren yaptı.Hava kapalı olduğundan arabanın camından içeriyi göremiyordu.İçerden gelen tıkırtıyla cam yavaş yavaş aşağıya inmeye başladı.Arabanın direksiyonunda onyedi - onsekiz yaşlarında genç bir çocuk oturuyordu ve MeLodie'ye göre oldukça yakışıklıydı.Siyah saçlı, beyaz tenli, iri siyah gözlere sahipti.Yavaşca cama doğru uzandı.
"Merhaba! Böyle biryerde sokakta tek başına yürümek akıl kârı olmasa gerek" dedi çocuk yüzündeki tatlı gülümsemeyle.MeLodie önce çocuğun söylediklerine anlam veremese de şaşkınlıktan kurtulup "Bazen yalnız kalmak isteyebilirsin. Bunun için yer ve zaman önemli değildir" tebessüm etmeye çalışsada gördüğü manzara ona izin vermiyordu."Sanırım haklısın ama bak Tanrı yalnız kalmanı istememiş olmalı ki beni gönderdi.Bu arada ben David" arabanın penceresinden MeLodie'ye doğru bir el uzanmıştı.Hafifçe el sıkıştılar "Memnun oldum bende MeLodie'ux ama kısaca MeLodie diyebilirsin" hala elini çekmemişti David."MeLodie hadi gel şehir merkezine inip birşeyler içelim baksana hava kapalı yürü yürü bitmez bu yol sonra söz seni aldığım yere kadar bırakırım" derken David o kadar masum duruyordu ki MeLodie bir anda kendini arabada buldu.Yol boyunca sohbet ettiler.MeLodie kafa dengi birilerini bulduğu için kendini çok şanslı hissediyordu.Şehir merkezinde bir kafede birşeyler içtiler.Oradan çıkıp David'in yoğun ısrarları üzerine Lunapark'a gittiler ve deliler gibi eğlendiler.Saat ne MeLodie'nin ne de David'in umrunda bile değildi.Eve dönüş sırasında da bol bol konuştular ve birbirlerini daha çok tanıdılar.David'in aslında komşuları olduğu ve MeLodie gibi İngiltere'de ilkokulu okuduğunu bilmek güzel bir duyguydu.En güzeli ise David'i istediği zaman görebilecek olmasıydı.Saat akşam on buçuğu gösterirken ancakn eve gelebilmişlerdi.MeLodie arabanın kapısını açmak içini elini uzattığında birşeyler söylemesi gerektğini hissederek geri döndü; "Hayatımda geçirdiğim en güzel günlerden biriydi çok sağol David" dedi gülümseyerek gözlerinin içine baktı "Esas ben teşekkür ederim sen gerçekten mükemmel birisin" diye karşılık verdi David'te.MeLodie yanağına minik bir öpücük kondurarak David'in arabasından indi.Çantasından çıkardığı anahtarla kapıyı açtı.Herkes uyuyo olması için dua ederken sessizce odasına çıktı.
MeLodie'yi gören olmamıştı ancak sabah neler olacağı hakkında kimsenin bilgisi yoktu.Paul mu? Onu düşünmeye hiç vakti olmamıştı bile.