Adı & Soyadı: Daffodil Gauthier
Fiziksel Özellikleri: Daffodil 'in saçlarının rengi kahverengi ve turuncu arasıdır. Bu renklerden biri kimi zaman oldukça baskınlık gösterebilir. Gözleri kimi zaman mavi kimi zaman yeşil gibi gözükse de gözleri mavidir.
Kişisel Özellikleri [En az 3 satır]: Kendinden emin ve her zaman güçlü bir yapısı vardır. Küçüklüğünden beri zekâsı ve mantığı ile üstesinden gelemeyeceği bir iş yoktur. Hep kendi bildiğini okur ve kimsenin düşüncelerini benimsemez. Özgün bir karakteri vardır. Kendine güveni tamdır ve aklını kullanmayı iyi bilir. Kendini geliştirmeye meraklı bir yapısı vardır . Sürekli kendini yenileyebileceği ve geliştirebileceği kitapları okur. İlgisini çeken şeylerden biri de Yunan Mitolojisi'dir. Oldukça inatçı ve kararlıdır. Asla kendi bildiğinden ve kararlarından dönmez. Konuşkan bir yapısı varsa da gevezelikten hoşlanmaz. Cahillikten ve kendini bilmezlerden hoşlanmaz.
Ailesi / Geçmişi [İsteğe Bağlı]: Kurgumu henüz oluşturmadım.*
Örnek Rp [Yazılmadığı taktirde başvurunuz değerlendirilmeyecektir.]:
Lucrétia gerçekten çok sinirliydi. Her an elinden bir kaza çıkabilirdi. Kalliopé de Fuska 'ya gelen en aksi insandı herhalde bu karşısındaki büyücü. Sürekli Lucrétia'yı azarlıyordu. Lucrétia sinirle ;'' Bu kadar yeter artık, eğer beğenmiyorsan dükkanımdan çabuk defol. '' diyerek adamı azarladı. Adam hınçla masadan kalkmış ve herşeyi bir anda dağıtmıştı. Luc'un siniri ikiye katlanmıştı.Adam birşeyler mırıldanıyor, bağırıp çağırıyorlardı. En sonunda adam gitmiş Luc biraz da olsa rahatlamıştı. Hemen dükkandan çıkıp Knockturn Yolu'na doğru ilerlemeye başladı. Hava fırtınalıydı ve bu yüzden yürümekte zorluk çekiyordu. Yüzüne dokunan sert rüzgar onu fazlasıyla rahatsız ve huzursuz etmişti. İleriden gelen gülüşmeler de canını sıkmış ve onu iyiden iyiye üzmüştü. Gelenler bir öğrenci topluluğu olmalıydılar, buraya da kitap almaya gelmişlerdi mutlaka. Luc hepsini dikkatlice süzdükten sonra aklına eski okul anıları gelmişti ve ailesi. Hiçbir zaman tam tamına mutluluğun ne olduğunu tatmamıştı belki de , ya da çok mu karamsardı? Bunu her zaman kendi içinde tutardı. Hala alacağı bir intikam vardı, Acnes'e duyduğu intikam alma duygusu içinde her geçen gün gitgide büyüyordu. Sanki her yerde ve çevresindeydi Acnes. Onunla beraber yaşıyordu, yan yanaydılar ama Luc sanki bunu göremiyordu. Ama onu gerçekten gördüğü bir gün mutlaka gelecek ve yarım kalan intikamını ve ailesinin dağılmasına sebep olan bu baş belası ablasının sonunu getirecekti. '' İşin bitti Acnes. '' Onunla ilgili birkaç haber almıştı ancak belli belirsiz olan bu haberler asılsız da olabilirdi bu yüzden pek fazla uğraşmaya gerek görmemişti. Ama en son duyumları kesinlikle asılsız değildi ve Acnes şu anda doğdukları şehir olan Attika'daydı.Luc en kısa zamanda bu işi halledecek ve onu öldürecekti belki de. Acnes'i öldürmek ; Bu onun için zor olmazdı çünkü bunu Acnes'ten isteseler o bunu kolaylıkla yapabilirdi. Hem de hiç düşünmeden, işte bu yüzden babası Acnes'i kendi çocuğu olarak görmüyordu ve ondan son derece utanıyordu. Annesi de sırf o sevdiği kızı evden gitti diye kendisi de evden ayrıldı.Geriye sadece üç birey kalmıştı.
İşin kötü tarafı ise Constance , Acnes ile haberleşiyor ama bunu Luc'a belli etmediğini zannediyordu . Oysa ki Luc , bir gece Attika'daki evlerinin bahçesinde Constance ve Acnes'i konuşurken görmüştü. Ama görmezden gelmişti çünkü onun işini Constance'nin yanında bitirmek istemiyordu. Onu ne kadar sevmese de Constance onun bu kadar kötü yargılanmasını istemezdi çünkü az da olsa içinde bir yerlerde iyilik duygusu vardı ve bu yüzden Luc ve Acnes'in bir araya gelmelerini istemiyordu. İkinci bir aile faciası yakında Lucrétia yüzünden gelecekti. Ama korkmuyordu bu işi bitirince hiç olmadığı kadar mutlu ve huzurlu olacaktı.Ama işte o gün bir gelse , Acnes'i gördüğü gün bir gün gelse.Uzun zamandır Constance ile görüşmüyordu, bu sebepten dolayı mutlaka Acnes ve Constance görüşüyor olmalıydılar ve Lucrétia'nın bu görüşmelerden birine gitmesi gerekiyordu. Bir anda rüzgarın şiddeti hafiflemişti , beklediği de buydu işte çünkü yürümekte zorluk çekiyordu. Birden gözüne kaldırımda oturan bir bayan ilişti. Zorlukla ve güçlükle kaldırımda oturuyordu, Luc merak etmişti ve yanına gitmek istemişti. Fakat sonra biraz daha yaklaştığında gördüğüne inanamamıştı. Bu oturan Luc'un Slytherin'den çok yakın arkadaşı Célia idi fakat mezun olduktan sonra bir daha asla karşılaşmamışlardı. Luc onu ne kadar arasa da kesinlikle bulamamıştı ve şimdi böyle bir günde böyle bir şekilde kader onları tekrar karşılaştırmıştı. Hızla yanına gidip tebessüm ederek ; '' Merhaba Célia, umarım beni hatırlamışsındır.''dedi. Célia üzgün görünüyordu ve zorlukla oturuyordu. Fakat ne olmuştu böyle ?Düşünceli olduğu belliydi ama yinede Daffodil bunun nedenini fazlasıyla merak ediyordu. “ Seni görmek çok güzel Lucretia , uzun zaman oldu. Seni özlemişim.” Daffodil bu narin sesi asla unutmamıştı yıllar boyunca ve şimdi çok mutluydu. '' Evet canım gerçekten çok uzun zaman oldu ve ben artık bir daha görüşemeyeceğiz sanıyordum. O kadar mutlu oldum ki. '' Dükkanına gitmek için çıktığı yolda bu kadar güzel bir sürprizle karşılaşması gerçekten çok güzeldi. Aklının hep bir köşesindeki Acnes meselesi halen sürüp gidiyordu. İçindeki nefret gitgide büyürken kaybettiklerinin acısı hala içineydi. Hayatı şimdiler de güzel gitsede önceleri için yapacak hiçbir şey yoktu. '' Bunların tek sebebi sensin,en kısa zamanda bu iş bitecek. '' Tek söylediği şey buydu işte. Ve ikinci belaya doğru kayan kişi Constance. İyiliklerle dolu da olsa yine de Acnes'le beraber olduğu sürece bunlardan eser bile kalmazdı. Anne tabiri saçmaydı çünkü hala görüşmüyorlardı bile,yıllar olmuştu belki de en son on altı yaşındaydı ama üzülmüyordu. İçinde tek bir his bile taşımıyordu. Yunanistan'a gitmek istiyordu, hem de en kısa zamanda. Bu işi kısa bir biçimde bitirerek rahata kavuşacaktı belki de. Düşünceler beynini doldurmuştu. Nereye gitse aklına hep aynı şeyler,konuştukları,duydukları hep aynı saçma hikayeler. Ama artık bunlara son noktayı koymalıydı, zamanı gelmiş ve geçiyordu artık. Değişimler iyi olurdu. '' Artık değişmenin zamanı geldi. '' Ve işte tam buna karar verdiği sırada Celia'nın karşısına çıkması bir harikaydı. Bundan sonra yine eskisi gibi birbirlerine destek olacaklardı. Bundan emindi,onun da hala eskisi gibi olduğuna inanıyordu. Bunca düşünceye dalmışken birden Celia'nın sesiyle irkildi. ”Hayat nasıl gidiyor?” Hayat, evet hayat. Sürekli ondan birşeyler bekliyoruz ama herşey istediğimiz gibi olamıyor malesef. '' Şu an için iyi diyebilirim , asıl sana gelelim, neden öyle üzgün bir şekilde oturuyordun? Gerçekten merak ettim. Seni üzen birşeyler mi var yoksa ? '' Görüşmeyeli birçok şey değişmiş olabilirdi ama Daffodil bunun sebebini merak ediyordu. Mutlaka canını sıkan birşeyler vardı ve bu durumda hemen Daffodil devreye girecekti. Birbirlerine destek olma zamanı gelmişti artık. Daffodil kotkuyordu, sorduğu soru Ellen'in canını sıkmış olmalıydı ki konuşmamayı tercih ediyordu. Daha fazla üstüne gitmese daha iyi olacaktı sanki çünkü Ellen'in canı daha da sıkılabilirdi. İkisinin hayatında da birçok şey değişmiş gibiydi. Az gibi görünsede üç koca yıl. Habersizlikler içinde geçen yıllar ikisini de fazlasıyla değiştirmemiş olmalıydı Daffodil'ce. Ama yine de içinde bir yerlerde garip hisler vardı. Sebebi belli olmayan. Problemlerini daha fazla irdelemek istemiyordu ama yine de merakının da önüne geçemiyordu. Ne olmuştu,artık eskisi gibi güvenmiyorlar mıydı birbirlerine?
'' Şuan için iyi olabilirim ne demek?" . Konuşma Daffodil'in kestiği yerden devam ediyordu işte. Daffodil konuşmak ona olan herşeyi anlatmak istiyordu ama yine de bir türlü dudakları buna el vermiyordu. Keşke birşeyler olsa da söyleyebilse diye düşünüyordu ama nafile. '' Söyleyebilirsin Daffodil bunu yapabilirsin. '' Ama yapamıyordu. Uğraşıyordu bir türlü sonuca ulaşamamıştı. Sorunlar, sorular peşini bir türlü bırakmıyordu. Ailesinin ve kendisinin başına gelen kötü olayları anlatabilirdi. Bundan çekinmiyordu . Ellen'e dönerek ; '' Sana anlatmam gereken önemli şeyler var Ellen. Hogwarts'tan mezun olduktan sonra gerçekleşen kötü olaylar. Şu an için iyiyim diyebildim fakat bunu geçmiş için söylemem mümkün değil. Ailemle birçok sorunlar oldu. Özellikle ablam Acnes ve annemle. Sorunların sonu geldiyse de hala izleri bir türlü silinemedi ve içimdeki nefret duygusu bir türlü dinmedi. Her neyse bunlarla senin canını sıkmak istemem. Sonuç olarak hepsi geçmişte kaldı ve bir daha geçmişe dönmeye hiç niyetim yok. ''
Bir anda peş peşe sözler dökülmüştü dudaklarından. Rahatlamıştı bunları söylemeye ihtiyacı vardı. Ama geçmişteki problemleriyle Ellen'in canını da sıkmak istemiyordu. Knockturn Yolu gitgide kalabalıklaşmıştı, insanlar neredeyse birbirlerinin üstüne üstüne yürüyorlardı. Kimsenin de buna dikkat ettiği yoktu. Birden Ellen bir cadıyla çarpışmıştı. Kalabalığın arasında neler olduğunu anlamıyorlardı. Cadı oldukça sinirlenmiş , Ellen'i azarlıyordu. '' Dikkatli olsana biraz. Beni görmedin mi? Yoksa kör müsün? Aaa dur ama yoksa bir muggle mı?" Kadının ağzından dökülen bu berbat sözler karşısında ikisi de donakalmıştı. Muggle mı? Bu nasıl bir hakaretti böyle, hiç kimse bu sözü kendisine yediremezdi. Daffodil Ellen'e bakıyordu , donakalmıştı. Cadı, sinsi bir şekilde gülüyordu. Hala '' Muggle '' diye mırıldanıyordu. İşler çığrından çıkmıştı. İkisi de sabırlarının son noktasına gelmişlerdi. '' Bu kadına güzel bir ders gerek. '' Ellen hızla elini cübbesinin cebine sokup asasını çıkarmıştı. Bundan sonra olacaklar pek de iyiye alamet değildi. Daffodil de böyle bir durumda Ellen'i asla yalnız bırakamazdı. Hemen o da asasına sarıldı. Daffodil 'in de asasını çıkardığını gören cadı hala berbat bir biçimde gülüyordu. Nasıl biriydi bu böyle? Ellen çok sinirli görünüyordu. Daffodil asasını cadıya doğrultarak '' İncarcerous '' diye mırıldandı. Birden asadan kalın ipler çıkarak cadı bağlandı. ''İşte olması gereken de buydu. ''
Daffodil yaptığından kesinlikle pişmanlık duymamış , gurur duymuştu. Yüzündeki sinsice gülümsemeyi bile gizleyemiyordu artık . Fakat Célia tedirgindi, Daff bunun sebebini bilmiyordu. Onu hoşnutsuz eden birşey yapmıştı belki de. Fakat içinde en küçük bir tedirginlik bile yoktu. Kadını yerde bağlamıştı ve kadın tamamen hareketsizdi. Hala çırpınıyor kendini bulunduğu kötü durumdan çıkarmaya çalışıyordu. İkisine de hakaretler yağdırıyordu.Daffodil ; '' Ahmak cadı , keşke ellerini bağlarken çeneni de kapatsaydım '' Fakat Célia cadıya odaklanarak onun iplerini çözmüştü. Bu kadarı akıllanmasına yeter de artardı bile. Ama cadının akıllanmaya hiç de niyeti varmış gibi gözükmüyordu. Hakaretler hakaret üstüne geliyordu. Célia ve Daffodil cadıyı orada bıraktıktan sonra yollarına devam ediyorlardı ki bir anda ; "Célia Ellen Reeser ve Daffodil Kalliopé hemen olduğunuz yerde kalın" . Duydukları bu sesle irkilmişlerdi. Birbirlerinin yüzüne anlamsızca bakıyorlardı. Bu ses , öylesine tanıdık ve derinlerdeydi ki. Kim olmalıydı bu ? İkisini de tanıyan. Fakat Célia sanki sesi tanımış gibiydi. Kulağında Célia'nın fısıldadığı sözleri işitti. '' Bence bunu yapmamalıydın .'' Haklı olabilirdi, başları büyük bir dertteydi. Cadının söylediği gibi olabilirdi. Duydukları sözü onlara kimin söylemiş olduğunu görmek için arkalarını döndüler. Célia'nın yüzü kıpkırmızı olmuştu. Karşılarındaki kişiyi tanıdğı barizdi. Fakat birşeyler vardı.
Daffodil de tanıyordu sanki karşılarındaki bu adamı. Bir türlü hatırlayamıyordu. '' Gaven '' Célia 'nın dudaklarından dökülen bu sözcük Daffodil'in aklını başına getirmişti. Gaven, iyi bir mevkiideki berbat yaratık. Yıllardır görmediği bu adamla karşılaşmayı asla ama asla istemezdi. Bir anda nereden karşısında çıkmıştı ki bu? Gaven yüzündeki o sinsice gülümsemeyle bir anda asasını Daffodil ve Célia'ya doğru çevirdi. '' Locomotor Mortis '' diye haykırdı. Bir anda Célia ve Daffodil'in bacakları kilitlenmişti, bir anda yere düştüler. İkisi de sinirlerinin son seviyesine gelmişlerdi. Yere düştükleri gibi hareket de edemiyorlardı. Kilitlenmişlerdi. Gaven '' İşte , önünüze gelen bir cadıya büyü yapma hakkına sahip olduğunuzu düşündünüz sizi ahmaklar. Fakat bunu sizin yanınıza mı bırakacağımı sandınız? Bunu yapmamalıydınız Bayan Kalliopé. Siz Yunan'lar hep böyle küstah mı olursunuz yoksa bana mı öyle geliyor ? Ve siz Bayan Reeser , bunu ödeyeceksiniz.'' Daffodil iyice sinirlenmişti '' Mobilicorpus '' diye mırıldandı. İkisinin de bacaklarının kilidi bir anda açılmıştı. Hızlıca ayağa kalktılar ve Daffodil Gaven 'e dönerek ; '' İşin bitti pislik, bunu bize yapmayacaktın. Senden ürktüğümüzü sanıyorsan çok yanılıyorsun. Ancak güçsüzler ve iradesizler senden korkar. '' Sinirle asasını Gaven'e doğru yöneltti ve ; '' Everte Statum '' diye haykırdı. Bir anda Gaven havada taklalar atmaya başlamıştı. Célia ve Daffodil kahkahalar atmaya başlamışlardı. '' Bunu hak etmiştin pislik. '' Ve en sonunda Gaven hızlıca yere düştü. Sersemlemişti. Hala birşeyler mırıldanmaya uğraşıyordu. Bundan sonra nelerle karşılaşacaklardı acaba ,merak ediyorlardı ?