Johanné M. Delacroix IV. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 70 Asa : Sekoya ağacı, Veela teleği, ince, esnek Kayıt tarihi : 13/01/09
| Konu: Buluşma Perş. Ocak 15, 2009 10:25 am | |
| Hava durumu: Gri bulutlar hakim, yağmurun gelmesi bekleniyor. Kurgu: Birbirinden hoşlanan ancak sevgili olmayan iki öğrencinin buluşması. Role player'lar: Bilie Wanders, Adelaïde Céleste Alaire
Çan seslerini duyabiliyordu, kötü bir şey olacağını hissediyordu. Bir cenaze? Ağlayan insanlar görüyordu, uğultu ve sıkışıklık boğuyordu günden güne onu. Neden her şey aynıydı? İstediği değişiklik hüzün değildi, donuk biri olmaktan nefret etmişti zaten. Silueti dar sokaklardan çıkarken aklına annesinin sözleri geliyordu, o küçükken buraların tehlikeli olacağını haber vermişti. ''Kimseye mi güvenilmez anne?'' Kahverengi saçlarını arkasın atarak gülen gözlerle ona bakmıştı ama yüzü gülmüyordu, yapmacık ifadelerde ne kadar usta biriydi o. İnce dudaklarını aralamış ve gamzelerinin görünmesine izin vererek ''Hayır'' demişti. Binlerce soru işareti uyandırmıştı bu cevap onun kafasında; ya annesine güvenebilecek miydi? Neden o tek kelimenin soğuklaştırmasına izin vermişti ki? Ancak çok geç olduğunda fark etmişti güvensizliğinin sorun olduğunu. Kurnaz değildi, saf sayılırdı hatta; bazılarının kendisi için yaptığı yorumları da biliyor olmasına rağmen erkek peşinde koşmazdı o, sadece kendisini etkileyen tek bir kişi olduğuna bile kanaat getirebilmişti. Siyah saçları alnına dökülürken yüzüne yerleşen gülümsemenin onu fazlasıyla tatlı kıldığına inandığı çocuk. Hogwarts'ın ilk yılında meraklı bir kaç bakıştan ibaret olsa da, tanıştıktan sonra sırf onu görebilmek amacıyla saatlerce krem rengi koridorlarda dolaşır hâle gelmişti. Bazen onun kendisi için fazla mükemmel olduğunu söylesede yine de hoşuna gidiyordu bu. Ona gösterdiği fazlaca ilginin dikkat çektiğine emin olsa bile bu konuda yapabileceği herhangi bir şey yoktu.
Üç süpürgeye, yani 'onunla' buluşacakları yere geldiği zaman yüzünü yalayan sıcaklık bir anlık onu sarhoş etmişti. Mavi gözleriyle etrafına bakarken boş bir masa bulmayı umut ediyordu. Bir kenarda Hogwarts'a yeni başlayacak olması muhtemel 2 çocuk ve annesi oturuyor, diğer tarafta ise rom ya da ateşviskisi içenler bulunuyordu. Burnuna gelen karışık kokuların arasından bir kedinin sessizliğiyle geçti ve çocuk seslerine katlanmayı seçerek onbir yaşında olduğunu tahmin ettiği çocukların yanındaki boş masaya yerleşti. Şimdi yapması gereken tek şey, beklemekti. Kurumuş dudaklarını ıslattı ve kızıl saçlarını kulağının arkasına atarak, gözlerini tahta kapıya çevirdi. | |
|
Bilie Wanders IV. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 131 Kayıt tarihi : 13/01/09
| Konu: Geri: Buluşma Cuma Ocak 16, 2009 5:39 pm | |
| “Yeter baba! Geleceğimi düşünmüyor değilim. Yalnızca daha çok küçük olduğumu söylüyorum.” Kara bulutların kapladığı gökyüzüne gözlerini dikmiş ağzından bir fısıltı gibi çıkan kelimeleri, alçaklığına rağmen bastıra bastıra ve vurgulu bir biçimde söylemişti. Henüz bir meslek seçmek ve hayatını şekillendirmeye başlamak için çok erkendi. Babasının gelecekle ilgili konuşmalarını Muggle’lara özgü problemler gibi görüyordu. Meslek-kariyer bu bileşimleri düşünmek büyücülere göre bir şey değildi. “ Aynı annen gibisin. Dar kafalı ve inatçı.” Babasının annesi hakkında düşüncelerini böyle umursamazca sürekli tekrarlamasından nefret ediyordu. Kardeşleri içinde kendisi içinde zaten annelerinin ölümü hiçbir zaman kabul edilir olmamıştı. Bu adam ve anneleri her ne kadar yollarını ayırmış olsalar da ölmüş birinin ardından sürekli negatif konuşmak hiç kibar bir davranış değildi.
Uzun zamandır ellemediği saçları kendi kafalarına göre uzamış, yataktan kalkmışçasına sokağa çıkmış gibi dağınık duran saçlarını elleri ile geriye iterek “ Tamam baba ben burada ayrılıyorum. Eve kendim dönerim merak etme.” Sesindeki sinir fark edilebilir ölçüde idi. Artık babasından da saçma sapan konuşmalarından da bıkmıştı. Üç süpürgenin tabelasını görmesi ile sinirlerini bir kenara bırakıp dükkanın kapısını iterek yüzünde her zaman bulunan gülümsemesi ile hızlıca masaları taradı. Aradığı belki de kardeşlerinden sonra kendisi için en değerli olan kızlardan biriydi. Ona karşı hissettiği şeylerin çok derin olduğu kesindi ama bunun aşk olup olmadığı konusunda kararsızdı. Eğer gelip geçiçi bir heves ise aralarında bir şey olup bittikten sonra onu kaybetmeyi de istemezdi. İşte bu yüzden açılmayı başaramamıştı bir türlü. Yine de kız kardeşleri bunun aşk olduğuna emindiler. Kızlara özel bir duygusallık ile yaklaşıp, onunda Bilie'den hoşlandığını; artık açılmaz ise kızın beklemekten bıkıp kaçacağını söyleyip üstüne birde dalga geçiyorlardı. Kızın gösterdiği ilgi belki arkadaşlıktan öte değildi. Karışık duygular ile ne yapacağını bilemez bir haldeydi.
Birkaç çocuğun oturduğu masanın hemen bitişiğinde tek başına oturmakta olan Adelaïde’yi görünce durduğu yerden kıpırdanarak bir kaç saniyede kızın oturmakta olduğu masaya vardı. Belki aralarında ki samimiyet belki de dilini tutamamasından “Nasılsın fıstık?” dedi dükkanın rahatsız saydığı sandalyelerinden kendine düşene oturmaya çalışırken. | |
|
Johanné M. Delacroix IV. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 70 Asa : Sekoya ağacı, Veela teleği, ince, esnek Kayıt tarihi : 13/01/09
| Konu: Geri: Buluşma Perş. Ocak 22, 2009 12:25 am | |
| Tahta kapının açılmasının ardından içeriye giren kişiyi görünce görünmez kalbinin ağzından çıkıp ona yaklaşan genç adama ulaşacağını sanmıştı. Aslında öyle olmuştu bir bakımdan; kalbini çaldırmıştı. Gece yarısı, hiçbir ışık yokken kanlı elleriyle sol göğsünü deşmişti. Bir kez daha sıcak kanla buluşan Bilie’in elleri, kalbini yerinden söküp almıştı eline. Belki yastığının altına koymuş belki de çöpe atmıştı; ama tek bildiği bir şey vardı, sandalyeye oturmuş onu izleyen kişiye tutulduğu. Tek bir erkekle yetinememesinden mi kaynaklanıyordu bütün bunlar? Belki.. Zarif ellerini kızıla kaçmış kahverengi saçlarına götürerek kulağının arkasında hissettiği saçlarını tekrar önüne getirdi. Saçlarının uçlarıyla oynarken karşısında kinin konuşmaya başladı fark etti ve bakışlarını ona çevirerek nasıl olduğunu sormasını dinledi. Kulaklarının içini doldurmaya devam eden seslere karşı hiçbir tepki vermemesi normal değil gibiydi. Genelde sessiz ortamları seçtiği için şu ortam biraz değişik gelmişti; şuana kadar bir tepki vermediğine göre alışmış olmalıydı. İnce dudaklarının arasında gelen sözcüklerin dışarıya çıkmayacağını fark etti. Ama en sonunda itekleyerek de olsa onları dışarıya atmıştı;
''İyiyim, Sen Nasılsın?''
Gürültülerin arasından bir ok gibi Bilie’in kulağına ulaşan sözcüklerinden sonra birkaç saniyeliğine duraksadı. Aslında o üç kelimeden daha fazlasını söylemek istiyordu; aslında bütün düşüncelerini bir seferde atmak istiyordu dışarıya, paylaşması gerekiyordu. Artık içinde tutamayacak kadar birikmişti çünkü. Bakışları çocuğun kafasının ardından görünen gri bulutların hâkim olduğu gökyüzüne çevrildi. İçinde hissettikleri de bu kadar kara mıydı? Biraz düşündükten sonra bunların bir cevabı olduğu düşündü; fakat cevapları düşünecek durumda olmadığını fark etti. Bakışları tekrar Bilie’de birleştiğinde derin bir nefes alarak kendini havaya bıraktı. | |
|