Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Büyücü Dükkânları ~

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Craig Justin Archman
Muggle
Muggle



Erkek Mesaj Sayısı : 233
Asa : 18 inc Unicorn Kanı
Evcil Hayvanı : Corb ~
Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ?
Kayıt tarihi : 11/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePerş. Ocak 15, 2009 2:28 pm

Ad:
Soyad:
Yaş:
İstediği Dükkân:
Örnek Rp:

Not ~ HP'de var olan dükkânların yanında kendinize özel dükkânlarda açabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aléida Emilie Widmore
Kemik Torbası Barmeni
Kemik Torbası Barmeni
Aléida Emilie Widmore


Kadın Mesaj Sayısı : 2
Evcil Hayvanı : Hayvan Mezarlığında(-lar)
Rp Sevgilisi : Yok..
Kayıt tarihi : 15/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Geri: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePerş. Ocak 15, 2009 2:39 pm

Ad: Aléida Emilie
Soyad: Widmore
Yaş: 19
İstediği Dükkân: Mümkünse Knockturn Yolu'na Kemik Torbası isimli bir dükkanın açılmasını istiyorum. Ve yine mümkünse dükkan sahibi değil barmeni olmak istiyorum.
Örnek Rp:

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Craig Justin Archman
Muggle
Muggle



Erkek Mesaj Sayısı : 233
Asa : 18 inc Unicorn Kanı
Evcil Hayvanı : Corb ~
Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ?
Kayıt tarihi : 11/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Geri: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePerş. Ocak 15, 2009 2:50 pm

Onaylandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dahlia E. Blãzej
Le Dahlia Noir Sahibi
Le Dahlia Noir Sahibi
Dahlia E. Blãzej


Kadın Mesaj Sayısı : 36
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 18/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Geri: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePaz Ocak 18, 2009 10:21 am

Dahlia Erzsébet Blãzej
30
Knuctorn Yolu'nda Le Dahlia Noir adında bir dükkan açmak istiyorum. Biraz önce mesaj göndermiştim ama becerememişim sanırım xD


Kız kardeşlerini trenden beri görmüyordu. Annesi onları trene geçirdikten sonra hepsi bir kompartmanın içine doluşmuş ve bütün yolculuğu sessiz sedasız geçirmişlerdi. Şansı vardı ki, cam kenarına oturmuştu. Böylece rahat rahat şiir yazıp besteleyebilmiş, arada da camdan dışarı bakıp eşsiz manzarayı izleyebilmişti. Yıllar geçtikçe Hogwarts'a gelirkenki heyecanı azalıyordu. Her sene aynı şeyleri dinlemek, aynı olayları izlemek gittikçe can sıkıcı bir hal alıyordu.. Yine trenden indiler ve sandallarla okula ulaştılar. Ve yine Müdür'ün komutlarıyla Büyük Salon'dan içeri girdiler. Müdür değişmişti. Bu da çok şaşırtıcı bir şey değildi. Zira, önceki müdür tam anlamıyla bencilin tekiydi. Dina önüne gelecek olan yiyecekleri açlıkla beklerken Seçmen Şapka şarkısını söylemeye ve ardından da binaları seçmeye başladı. Tüm birinci sınıflar binalarına seçildikten sonra Müdür konuşmasını yaptı. Herkes neşeli neşeli yiyeceklere saldırmak için umutla beklerken umulmadık bir gürültüyle Büyük Salon sarsıldı. Dina neler olduğunu hemen anlamıştı. Ölüm yiyenler içeri girmeye [başladıklarında Dina'nın gözlerinde bir pırıltı ve dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. 'Eğlence başlıyor...' Zaten Müdür'ün gözlerinden de endişesi belli oluyordu. Tüm öğrenciler çığlık atmaya ve koşuşturmaya başladılar. O sırada ilk büyü Müdür'den geldi. Daha sonra Müdür patronus'unu bakanlığa yolladı. Karşı masadan Luke'un sesi duyuldu. '-JOHN! ALAİN! JOHN....!!' Dina başını ona çevirdi. İşte şimdi işler karışıyordu. Eğer zorunda kalırsa.. bunu.. nasıl yapabilirdi ki? Onun tüm arkadaşlarına acımadan zarar verebilirdi. Ama başka bir savaşta bunu ona nasıl yapabilirdi? Düşünmek istediği en son şeydi. Zaten büyü yapması da yasaklanmıştı çünkü Karanlık Taraf'takilerin okul içinde büyü yapması yasaktı. O sırada dikkatsiz bir 4. sınıf öğrencisinin yaptığı büyü, Dina'nın yanındaki ölüm yiyen'e çarpmamıştı. Onun yerine ölüm yiyen, Dina'nın Karanlık Taraftan olduğunu bilmediği için Dina'yı kendine siper olarak almıştı ve büyü Dina'ya çarpmıştı. Dina sendeleyerek geri geri gitti ve dengesini kaybederek düştü. Bu kadar güçsüz değild, ayağa kalkacaktı elbet ama bu savaşın içine girerse bir aptal kadar cesur Gryffindor'lulardan, onun gözünde "hiçbir şey" olan Hufflepuff'lardan ve kendine yakın gördüğü ama çok fazla inek olan Ravenclaw'lardan birinin canını yakacaktı ve bu da okuldan atılmasına bir sebepti. Kuralları çiğnemekten hoşlanmazdı. Güçlükle ayağa kalkıp bir masanın kenarına tutundu ve asasını her ihtimale karşı cebinden çıkardı. Bu saldırının uyarı amaçlı olduğunun farkındaydı. Ama yine de bu Zümrüdüanka Yoldaşlığı zımbırtısından bir kaç kişinin ölmesi fena olmazdı. Luke'un olduğu tarafa baktı ve onların yanına gitti. Diğerlerine sinir bir bakış attı ve tekrar Luke'a döndü.

'İyi misin? Bak, buradaki insanlardan ölmesini istemediğim tek bir kişi varsa o da sensin tamam mı? Bu yüzden..'

Nasıl tamamlasaydı ki? Başının üstünden sıyırıp geçen sersemletme büyüsüne aldırmadan devam etti.

'.. Bu yüzden.. ne yaparsan yap, ölme!'

Kimsenin onun Yoldaşlıktan olduğunu sanmaması için Luke'un yanağına güven verecek bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalkıp oradan hızla ayrıldı. Ama ona çarpan büyünün etkisiyle pek hızlı gidemiyordu. Yere, adımlarına baka baka ilerlerken gözünün önünden hızla bir Ölüm Yiyen geçti. İlk önce buna pek aldırmamış olan Dina daha sonra başını ona çevirdi ve hızlı hareket eden bu adamı gözden kaçırmamaya çalışarak baştan aşağı süzdü. Ardından ayaklarına takılı kaldı. Bu ayakkabıları tanıyordu. Evet, elbette tanıyordu. Nasıl unutabilirdi ki? Bu ayakkabıları o adama Dina almıştı. Evet, ta kendisiydi. Bu adam amcası Thor'du. O da babası gibi bir ölüm yiyen'di. Ama Dina onu tanıdığını belli ederse ikisinin de başı belaya girebilirdi. Çarçabuk trende şiir yazmak için kullandığı küçük defteri ve kalemi çantasından çıkardı ve yazdı.

''Sakın beni tanıdığını belli etme. Ben iyiyim. Letty ve Lenny de güvendeler. Onları Müdür bazı profesörlerle götürdü. Kendine dikkat et. Büyük savaş günü geldiğinde ben de yanınızda olacağım. Ravenclaw ve Slytherin cüppeliler size büyü yollamadıkça onlara bir şey yapmazsanız sevinirim. Çünkü az önce bir ölüm yiyen tarafından siper alındım. Karanlık Lord'a sayılar.. Dahlia.''

Hızla yazdığı kağıdı yarı topallayıp yarı koşarak Thor Amca'nın yanından geçerken onun cebine sıkıştırıverdi ve oradan uzaklaştı. Şimdi kızkardeşlerine bakmalıydı. Güvende olduklarından emin olmalıydı. Profesörlerin öğrencileri ittirerek götürdüğü yere doğru onları takip etti ve içeri girdi. Bir sürü öğrenci arasından Letty ve Lenny'yi bulması zor olsa da birbirlerine benzeyen iki ikinci sınıf öğrencisi kızı rahatlıkla seçebildi. Yanlarına gitti. Letitia'nın kaşının üzerinde kan vardı. Hızla onların oturdukları koltuğun yanına eğildi.

'Letty, ne oldu böyle?'

Madeleine Letitia'nın yerine cevap verdi.

'Bir ölüm yiyen onu hızlıca Hufflepuff masasına doğru itti ve o da masanın kenarına kafasını çarptı. Önemli bir şey değil. Madam ilgilendi. Az sonra geçer.'

Dina kaşlarını çattı. Eliyle Letitia'nın kaşını hafifçe yokladıktan sonra ikisine baktı.

'Birbirinize sahip çıkın. Lenny, teknik olarak sen daha büyüksün. Bu yüzden Letty'ye büyüklük taslamadan (??) ona yardım et. Unutmayın, her zaman size yardımcı olmak için yanınızda bir profesör bulunmayabilir. Onlara ihtiyacınız olmasın. Birbirinizden başka kimseye ihtiyacınız olmasın. Kendinizi koruyun, beni anladınız mı? Ben şimdi gitmeliyim. Savaş devam ediyor.'

Kafasını ikisinin arasına sokup kulaklarına fısıldadı;

'Yandaşlarımız ortalığı kasıp kavuruyor. Bu da Zümrüdülaplup Yoldaşlığı'na bir ders olacak.'

Göz kırparak ayağa kalkıp ilerledi. Diğer öğrencilerin ne halde olduğuna bakmadı bile. Tekrar Büyük Salon'a döndü. Salon'un salonluğu gitmiş, adeta bir çöplüğe dönmüştü. Yerde yatan ölülerin üstlerine basa basa, koşarak Slytherin masasına doğru ilerledi..

Slytherin masasına doğru koşarken bile aklı bir Luke'a, bir Letty ve Lenny'ye gidip duruyordu. Ama sonunda kendini kardeşlerinin güvende olduğuna ikna etmeyi başarmıştı. Sonunda masaya ulaştı. Daha yirmi dakika önce Ravenclaw masasına neşeyle giderken gördüğü Dia yere yığılmıştı. Onunla aynı binada, aynı sınıftalardı. Üstelik -her ne kadar onu vuran ölüm yiyen bunu bilmese de- o da Karanlık Taraf'taydı. Dia'nın yanına gelen Profesörlerle birlikte o da onun yanına gitti. Sahte bir acıyla Profesör Gaunt'a baktı.


En son Dahlia E. Blãzej tarafından Paz Ocak 18, 2009 10:23 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dahlia E. Blãzej
Le Dahlia Noir Sahibi
Le Dahlia Noir Sahibi
Dahlia E. Blãzej


Kadın Mesaj Sayısı : 36
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 18/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Geri: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePaz Ocak 18, 2009 10:21 am

'Profesör, buradan çıkmalı. O.. o ölmemeli..'

Profesör Gaunt, Dia'yı yanına alarak salondan kaçmaya çalışırken salon art arda iki gürültüyle sarsıldı. İlk gürültüyle başını hemen Luke'ların olduğu tarafa çevirdi. Yukarıdaki avize yere yıkılmıştı. Üstelik yere düşen binlerce parçasından biri de Dina altından kaçmaya çalışırken omzuna saplanmıştı. Bunu hissetmedi bile. Zira, bundan önemli şeyler vardı. Bir arkadaşını kaybetmişti ve daha fazla kötünün canının yanmasına izin veremezdi. Ama Luke, Aysa ve John'a da saldırmak istemiyordu. Eğer zorda kalırsa yapmayacağı şey değildi aslında. Yine de zar zor yanlarına gitti. Cüppesinin üstünden omzundan aşağı kanlar akıyordu. Ama Dina'nın bunu fark etmesi güç olmuştu çünkü salonda şimdi de bir ejderha belirmişti. Dina gözlerini faltaşı gibi açarak etrafına baktı. Lanetler havada uçuşuyor, bazı profesörler savaşırken bazıları da hala öğrencileri alandan dışarı çıkarmak için uğraşıyordu. Ama Dina'nın çıkmaya niyeti yoktu. Amcasının güvende olduğundan emin olmalıydı. Onu korumak için elinden bir şey gelmeyecek olsa bile yine de onun ne halde olduğunu bilmeliydi. Ancak bu sayede içi rahat edebilirdi. Hızlıca Luke'ların yanına gitti. O koşarken Aysa bir plandan söz ediyordu. "Bu kız yine neler geçiriyor.." diye düşünmeden edemedi. O sırada Luke masalardan birini havaya kaldırmıştı. Anlam verilemeyecek hareketler yapıp duruyordu. Inés ise ne yapacağını şaşırmıştı. Ölüm yiyen'lere saldırmazdı. Profesörlere de saldıramazdı. Tam ağzını açmışken Aysa masayı havada patlattı. Inés bu büyüyü biliyordu. Hatta kullanmayı da seviyordu. Asasını çıkarıp Aysa'nın yanına gitti. İkisine doğru baktı.

'Ne yapmaya çalışıyorsunuz?!!!'

Masanın çarptığı ölüm yiyen yere yığılmıştı. Ama Luke cevap vermeye kalmadan ona art arda iki tane sersemletme büyüsü isabet etmişti.

'Masalarla oynarsan böyle olur! Ah Luke!!!'

İçindeki acıyı tarif edemezdi. Zaten yapmayı beceremediği şeylerden biriydi. Bu yüzden üzüntüsünü belli etmeden o da Aysa gibi Luke'un yanına koştu.

'Hey, hey iyi misin?!!'

Luke'un sendeleyerek ayağa kalkmaya çalışıp masadan bir bıçak alarak ölüm yiyene fırlatmasını izledi. Bu Inés'i kızdırmıştı. Üstüne üstlük Aysa da ölüm yiyeni bağlamıştı. Bıçağın saplandığı yere, ölüm yiyenin bacağına baktı. Fark etmesi uzun sürmedi. Evet, yine o ayakkabılar. Luke, Inés'in amcasını bacağından vurmuştu. Sinirle ayağa kalktı ve Aysa'yı duvara doğru ittirdi.

'Siz.. siz..!!! Hâlâ yaşıyor olduğunuza şimdiden dua etseniz iyi olacak!

Koşarak amcasının yanına gitti. Onu tanıdığını belli edip etmemek artık umrunda bile değildi. Bacağına saplanıp yere düşmüş olan bıçağı aldı. Kanlar içinde ipler arasında yerde yatan adamın üstündeki ipleri o bıçakla kesmeye başladı. İpleri kestikten sonra adamın yüzüne küçük bir tokat attı.

'İyi misin? Th-'

Bir dakika, ismini söyleyemezdi. Hemen duraksadı. Yanlarına başka bir ölüm yiyen geliyordu. Onun arkasından da bir Profesör. Inés hemen yanlarından ayrıldı ama bıçak elinde kalmıştı. Tekrar Luke'un yanına döndü. Sinirinin hala geçmediğini fark ettirecek şekilde Aysa'ya baktı.

'O iyi mi?'

Aysa hala tedirgince Inés'e bakmaya devam ediyordu.

'Sanırım iyi.İki tane sersemletme yiyince böyle oluyor insan'

dedi hafifçe gülerek.Sonra tekrar ciddileşti.

'Nasıl kendine getireceğimi çözemedim ama...'

Inés'in aklına bir şey geliyordu. Ve yapmazsa Luke uyanamazmış gibi hissediyordu. Asasını aldı ve Luke'a doğrulttu.

'Aquamenti!'

Luke'un yüzüne sular dökülmeye başlamıştı. Nihayet uyandığında Dina'nın yüzünde sinirle karışık mutluluğun verdiği bir gülümseme oluştu. Bunu kimsenin görmemesini sağlamalıydı. Bu yüzden kafasını geriye çevirip arkasındaki savaşa bakar gibi yaptı. O sırada başını çevirirken omzuna batmış olan kocaman cam parçasının açtığı yarayla karşı karşıya geldi. Yutkundu. İğrençliğin daniskası bir hali vardı. Sağ elini yavaşça sol omzunun üstüne dokundurdu. Eline gelen yoğun kanı iki parmağıyla ovaladı ve elini silkeledi. Ardından tekrar Luke'a döndü. Aysa'ya başıyla "Onu ben alırım" der gibi bir işaret yaptıktan sonra Luke'un kolunu kendi omzuna attı. O sırada yanlış bir şey yaptığının farkına varmıştı. Luke'un eli yaralı omzunun üstüne şlap diye oturmuştu. Küçük bir inilti çıkardı ama belli etmeden yürümeye devam etti. Aysa da arkalarından geliyordu.

Başkası olsa oracıkta bırakıverir, belki de baygın ya da ölü olmasına aldırmadan çekip gidebilirdi. Ama Luke ona farklı bir melodi fısıldıyordu sanki. Yıllarca uğraşsa besteleyemeyeceği bir melodi.. Düşe kalka üçü birden hastane kanadına varmışlardı. Neredeyse dolup taşmıştı burası. Alnından dökülen terlerle Luke'u üçüncü yatağa saldı ve yanındaki sandalyeye çöküverdi. Luke'un, Dina'nın omzuna attığı eli kan içinde kalmıştı. Onun bunu fark edip etmediğinden pek emin değildi. Üstelik üstü başı da su içindeydi, Dina'nın az önceki büyüsü yüzünden. Aysa'ya baktı.

'Sanırım burada biraz bekleyeceğiz. Diğerlerinden bize sıra gelebileceğini sanmıyorum.'

Sonra içinden geçirdi. "Merlin'in kokmuş çorabı!! Nasıl bir gündü.. İşin acayibi, hala da devam ediyor..Acaba Thor iyi mi? Onu öldürdülerse bunu o profesörlerin ve seherbazların yanına bırakmayacağıma ant içebilirim" Bunları içinden geçirirken bile gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ama bunun nedeni sadece sinirli olması değildi. Cüppesinin üstündeki yeşil Slytherin arması bile kıpkırmızı kana bürünmüştü. Kan dökerken bile, safkan olmaktan gurur duyuyordu. Muggle ya da kofti falan olsaydı..!! Aman Tanrım!! Böyle bir şeyin olmasını düşünemiyordu bile..! Etrafında şifacılar dolanıp duruyorlardı. Aldırış etmek istemiyordu ama bu mümkün değildi!

Çok gürültülü yerlerde durmaktan hoşlanmazdı Dina. Ve hoşlanmadığı yerlerden de bir an önce uzaklaşmak isterdi aslında. Ama olduğu durumda bu imkansızdı. Çünkü buradan başka bir yere gidemezdi. Üstelik Letty ve Lenny'den de hala haber yoktu. İnsan ablasına bir şekilde haber yollamaz mıydı? Onları kafasından çıkarmaya, içinde olduğu yere ve duruma odaklanmaya karar verdi. John içeri girmiş, girdiği anda da Dina'ya soğuk bir bakış fırlatmıştı. Onunla anlaşamıyorlardı. Zaten Dina kiminle anlaşabiliyordu ki? İnsanların onu sevmemesi umrunda da değildi zaten ki onu sevmeyeni o da sevmezdi zaten. Hatta bazen onu sevenleri bile. Ölüm yiyenlerden neden bu kadar korkuyor ve tiksiniyorlardı ki? Dina'nın ailesinde onlardan binlerce vardı ve Dina da bundan içten içe gurur duymuyor da değildi. John kısa bir süre şifacıyla tartıştıktan sonra bir posta da Luke'tan fırça yemişti. Koridorlardan ve odanın içinden çeşitli çığlıklar gelmeye devam ediyordu. İçtiği iksiri beğenmeyip -sanki daha iyisini yapabilirmiş gibi- kusanlar, kusanları görünce midesi bulanıp kusanlar, kırık kolları, bacakları düzeltmeye çalışan zavallı şifacılar.. İşin acayibi herkesin yüzünde de bir buruşukluk, bir acıma, bir üzüntü vardı. Bunları niçin bu kadar abartıyorlardı ki? Dina'nın dudakları bile bükülmemişti. Tüm bu olanlardan etkilenmemiş, hatta bir bakıma mutlu bile olmuştu. Ölüm yiyenler bu aşağılık seherbazlara güzel bir ders veriyor olmalıydılar. Ve bugün yaşanan kayıplar, gelecekte ne kadar büyük bir savaşın başlayacağına dair bir işaretti. Bu Dina'nın daha çok hoşuna gitmeye başlamıştı. Hatta belki günün birinde aptal Filch'ten bile kurtulurlardı. Koftiler de en az muggle'lar kadar aşağılıklardı zaten...

Şifacı bu kez telaşlı adımlarla Luke'un yanına gelmişti. Luke'la kısa bir tartışmadan sonra ona bir iksir içirmişti. Ama Luke iksirin balkabağı suyu tadında olacağını ummuş olmalıydı ki büyük bir hayal kırıklığıyla iksiri ağzına alır almaz püskürtüverdi. "Ah.." dedi Dina içinden. "Bulundukları ortama ayak uydurmayı öğrenmeliler. Hey!! Üstelik üstüme püskürttü! Lanet olası! Bunları Ravenclaw'a nasıl seçiyorlar bilmiyorum!" Bir anlık sinirle içinden bunları geçirmişti. Ama tekrar Luke'un suratına baktığında aklından geçirdiği tüm kelimeleri geri almıştı. Onu seviyordu. Gerçek buydu. Ama arkadaşlarının yanında bunu ona belli edemezdi. Hayır, bunu asla yapmazdı. Z.A.Y.'den birine aşık olmuş olmak yeterince can sıkıcıydı.Onlar bunu önemsemiyor olsa bile diğerleri bunu duyarsa ikisi de içinde bulundukları topluluktan atılırdı.Luke zorla da olsa iksiri içmeyi başarmıştı.Aysa ayağa kalkmıştı. Aptal bir cesaret gösterisi sunmaya hazırlanıyor gibiydi. "Merlin'in pörtlek gözü aşkına! Bu kız neden yapamayacağı şeylere karşı özel bir ilgi duyuyor? O aptal "ben cesurum" diyen Gryffindor'lulara benziyor bazen. Öğrk! Tanrım! İyi ki Ravenclaw'lar. Bu sayede onlarla yan yana durabiliyorum en azından. Ama zaten onların da bana bayıldıklarını sanmıyorum.." dedi içinden. Arkasına yaslanıp rahat bir hal aldı. Oynanacak tiyatroyu güzel bir yerden izleyecekti bu kez. Bu tip şeyler ona o kadar gülünç geliyordu ki. Aysa gereksiz inadını bir yana bırakıp Luke'un ısrarları sayesinde çanağının üstüne oturuvermişti. OLması gereken ve olacak olan da buydu zaten. Sonunu bildiği bir kitabı okumak gibi bir şeydi bu. Sonra başını kaldırdı. Çünkü omzunun üstünden bir el ona dokunmuştu. Birinci sınıflardan bir çocuğun gelip onunla oyun oynamak istediğini sandığı için hışımla arkasını döndü.

'Seni bücü-'

O anda derin bir nefes almıştı. Letitia arkasında duruyordu. Ayağa kalktı. Ona sarılırdı ama insanların yanında bu tür şeylerden ikisi de kaçınırdı.

'Burada ne arıyorsun. Madeleine nerede?'

Letitia onu sakinleştirmek istercesine yerine oturttu.

'Merak etme o iyi. Ortak salonda. Ben de gelip sana haber vermek istedim.. Hey, koluna ne oldu?'

Dina başını salladı.

'Bırak şimdi kolumu. Sana bir haberim var..'

Onu kendine doğru çekti ve kulağına eğildi.

'Noir burada, aşağıda. Onu gördüm. Ama...'

Gözleri bir an Luke ve Aysa'ya döndü. Ardından tekrar Letty'ye baktı.

'Ama durumu en son gördüğümde pek iyi değildi. Onu karargaha götürmüş olmalılar. Endişelenmeyin. Şimdi sen de git. Güvenli bir yerde olduğunuzdan emin olun ve gürültüler bitene kadar da oradan ayrılmayın. Unutmayın, kendinizden başka kimse sizi korumayacaktır!'

Letitia başıyla onayladı ve elini sallayarak uzaklaştı. Dina tekrar diğerlerine döndü. Aklına yine Thor amca takılmıştı. Letty'ye onu karargaha götürdüklerini söylemişti ama acaba gerçekten de öyle miydi yoksa oracıkta kan kaybından geberip gitmiş miydi? Aslında ha bir eksik, ha bir fazlaydı. "Çoğunluğun iyiliği için.." diye geçirdi içinden..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Craig Justin Archman
Muggle
Muggle



Erkek Mesaj Sayısı : 233
Asa : 18 inc Unicorn Kanı
Evcil Hayvanı : Corb ~
Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ?
Kayıt tarihi : 11/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Geri: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePaz Ocak 18, 2009 10:29 am

Onaylandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabriel Ferb Jagger
Jagger'ın Muggle İçkileri Sahibi
Jagger'ın Muggle İçkileri Sahibi
Gabriel Ferb Jagger


Mesaj Sayısı : 40
Kayıt tarihi : 25/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Geri: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 8:54 pm

Ad: Gabriel Ferb
Soyad: Jagger
Yaş: 43
İstediği Dükkân: Hogsmeade'de ''Jagger'ın Muggle İçkileri''
Örnek Rp:

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Craig Justin Archman
Muggle
Muggle



Erkek Mesaj Sayısı : 233
Asa : 18 inc Unicorn Kanı
Evcil Hayvanı : Corb ~
Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ?
Kayıt tarihi : 11/01/09

Büyücü Dükkânları ~ Empty
MesajKonu: Geri: Büyücü Dükkânları ~   Büyücü Dükkânları ~ Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 9:21 pm

Onaylandı. Birazdan açılıyor dükkânınız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Büyücü Dükkânları ~
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Büyücü Konseyi ~

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Rp Out Bölgesi :: Arşiv :: Diğer-
Buraya geçin: