Adı & Soyadı ~
Margaux La Barré
Fiziksel Özellikleri ~
Henüz model seçilmedi.
Kişisel Özellikleri ~
Soğuk. Soğuk ki güvensiz ve sert. Çevresindekilere kuşkuyla yaklaşan ve çoğu kez bencil. İstediğini alma arzusuyla yanıp tutuşan bir benlik. Ama gerçekten istediklerini... Olmayan, göremediği rüyalarında bekler geleceğini. Hayalci. Aynı zamanda anı yaşayan ve kurnaz. Çıkarcı kişiliğine aksi olarak yalnız kalmaktan pek hoşlanmayan. Çevresinde her zaman birilerinin bulunmasını isteyen, ama bunu belli etmeyen. Zorluklara göğüs gerip, karşı koyabilen ve arzu dolu.
Ailesi / Geçmişi ~
Eklenecek.
Örnek Rp ~
Küçüktü. Yeşil, ince ve ıslak. Minik. Minik ki masum, masum ki suçsuz, saf, derin. Anlamlı, olgun. Mutluydu. Bekleyişte ve özel. Arzuyla biçimlendirilmiş, şekil verilmiş. Tutkuyla oluşturulmuş ve bezenmiş. Bir iğne kadar sivri, ama onun kadar da güçsüz. Tekti. Farksızdı ama yine de tekti. Görünümü değişik ama içi aynı. İçleri aynı. Hepsinin aynı. Hala da öyledir. Ezilse bile yeniden dirilir. Bükülse bile kalkar ve devam eder. Renklendirir, parlatır. Gereği var mıdır? Hayır. Belki de evet, kim bilebilir?
Neredeyse saf suya bürünecek kadar çoğalmış, incelmiş çamurlar üzerlerinde süzülürken, onların yapabileceği hiçbir şey yoktu. Üzerinde koşan adımların sahiplerini kaydırmaktan başka. Üzerlerine düşürüp, kendi sonlarını hazırlamalarından başka. Derinliklerinden gelen bir varoluş duygusuyla yeniden dikilmekten başka. Emirlerini çoktan verip, köklerine hükmettiler. Yasak. Durgunlaştı. Sadece çamurun verdiği haz duygusu, hissetti. Yaşadı. Canlandı. Yağmur sesleri, dinledi…
Simsiyah. Simsiyah bir gökyüzü. Kendini dışarıdakilere kapatmış, sonunu hazırlayan. İstemsizce, sırtına yükler almış ve tekrar iade etmeyi planlayan. Zorlanıyor. Güçlerini kendine çekip, onları yavaşlatmakta zorlanıyor. Yapamıyor. Deniyor ama olmuyor. Zor. Çok zor. Hala da öyledir. Çılgınca bir haykırış koparıveriyor. Ona eşlik etmesi için gözlerinin parıltılarını bütünleştiriyor ve yeniden yolluyor, haykırışıyla. Yine yaptı, tekrarladı. Tekerrüre inanmazdı. İnanırsa kader derdi. Kaderi yazamaz, değiştirebilir, oynayamaz, yönetirdi. Hiç sıkılmazdı. Her kış aynısı olurdu ama hiç sıkılmazdı. Bu kez de oldu, sıkılmadı.
Simsiyah saçlar yüzünü çevrelemesine çevreliyor fakat iyice yapışmış, sımsıkı sarmış; fildişi renkte teniyle kaplanmış yüzünü. Her bir teli ıslak, damlaların hükmü altında. Boğuluyorlar. Kaçış yok. Yolun sonu. Birbirlerine çarpıp devirmeye çalışıyorlar, ama olmuyor. Tüm vücudunu kaplayan damlalarla eşdeğer ve çaresiz. Yeşil gözleri bu kez korkuyor. Evet, ilk defa. Karanlık bir havanın içinde gizlenmiş imgelerden ayrı ama. Apayrı. Soyutlamış kendini. Titriyor kız. Aralanan, hiçbir zaman dolgun olmamış ve olamayacak dudaklarından çıkan nefesi, havaya karışıyor. Yağmur damlalarına çarpıp yok oluveriyor. Puf! Gitti.
“Aman Tanrım! Bianca bekle, lütfen!”
“Çok üzgünüm Melanie. Hoşça kal.”
*Gitti* Sonlandı. Kayboluş çabasının sessiz çığlıkları arasında karanlığa mahkûm oldu. Ne kadar da zor. Karanlık esrarlıdır işte. Başkalaşmış duygulardan oluşur. Eski bir günden kalan bulutta yaşanır, sonlanır, devam eder. Retle sonuçlanır. Yalanlar, duyulur, hissedilir, görülür. Sistemlidir. Aydınlığa çıktığındaysa değişir. Kurtarır kendini. Ama izlerini bırakır. Şimdiyse bu anın hiçbir izi yoktu. Uzantısı hatta esintisi. Ama olacaktı, çok yakında.
Melanie farklıydı. Kendini bir vampirin tutkuları uğruna feda edemeyecek kadar zeki ve olgun. Hırstı belki de bu. Kim bilebilir? İşte bu nedenle acıyordu Bianca’ya. Üzüldüğü bile söylenebilirdi. Zekasını kullanamayıp, beynini çalıştıramadığı için. Kız, ormanın içine girene kadar Melanie’nin gözetimindeydi. Ağacın ıslak ve yapış yapış gövdesine dokunan eliyle içeri girdi Bianca ve Melanie bedenini onun tersi yöne çevirip, taş duvarlar arasına ilerledi. Mecburdu…