Grace Lucy Memphis
Sarı omuzlarına uzanan saçları , ela rengi gözleri vardır. Boyu ne kısa ne de aşırı uzundur , çubuk tabirini andıracak kadar ne zayıftır ne de dünya tabirini anlatacak kadar şişmandır. Solgun teni mutlu olduğu zamanlarda gün ışığıyla savaşır.
-Solgun yüzüne zıt bir biçimde çoğu zaman mutludur. Başkalarına yaptığı hakaretler arkadaşlarıyla eğlencesinin konusunu oluşturur. Ukalalığının çoğu zaman sınır olmaz , zekası , güzelliği ukalalığını artıran değerlerdir. Zekasını göstermesindeki en büyük etken kazanma hırsıdır. Zekası ve duygularını pek takmaması en belirgin özelliklerindendir. Kimseye kolay kolay sevgi beslemeyi başaramasa bile sevdiği insanlara bambaşka bir Lucy olarak davranır. Duygularını önemsemese bile çok çapkındır , sürekli hoşlandığı iki-üç erkek bulunur. Çoğu kez sevgilileriyle arası bu yüzden bozulur. Halbuki o gerçekten sevdiği biri varsa zaten dalga konusu olmaları için kullandığı erkekleri unuttur. Kıskanılan kişilerden olması düşmanlara sahip olmasını gerektirdiğinden zekasıyla düşmanlarına saçma oyunlar oynar.
Ailesinin çoğu Ravenclaw ya da Hufflepuff mezunudur. Karanlık Yanı gizliden gizliye destekler ; onlara bilgi sızdırırlar. Annesi ve babasıyla beraber İngiltere'nin ufak bir kasabasında yaşamaktadırlar.
------
Başka bir site yaptığım RPG'm.
''Sen bizle gelmiyor musun Elsja?'' Elsja? Biri, ona birşey mi sormuştu? Eğer, tüm büyü yeteneğinin alınacağını söyleseler bile anlaması dakikalar alırdı. Kanı, damarlarına fışkırmak istercesine güç uygularken, yer ayaklarına altından kayıyordu. Yutkundu, nefes almakta zorlandığını belli eden sesi beyninde yankılandı. ''Hayır, biraz yalnız kalmak istiyorum.'' Arkadaşlarına sırtını dönüp, onlara zıt yönde koridorda ilerlemeye başladı. Yarısı sahte olan arkadaşlarının, onun hakkında ne düşündüklerine dair asasının üzerine bile bahse girebilirdi. *Bildik Elsja. Ne zaman beraber takılmayı planlasak yalnız kalmayı tercih eder. Ee, ne de olsa buna ihtiyacı var. Fazladan düşünmeye.* En azından hepsi sahte değil, diye düşündü. Sofia. O gerçekten iyi bir dosttu, Elsja'yı her haliyle kabul edebilen, gerçek olduğunu gösteren sevilesi bir cadıydı. Dost kavramı denildiği an belleğine hemen onun görüntüsü gelirdi. Sadece o değildi tabii, sayılı birkaç dostu daha vardı. Mesela Marque, ondan bir yaş küçük olmasına rağmen, birbirlerinden çoğu zaman ayrı görülmezlerdi. Son günlerde az görüşseler, hatta hiç görüşmeseler bile hala kalbinde özel bir yeri vardı. Neden görüşmedikleri hakkında bir fikri yoktu, belki de sürekli beraber olmanın sonucu doğan bir bıkkınlıktı.
'Ah!' Ufak bir çığlık asıl düşünmesi gereken şeyi hatırlatmıştı. Baş dönmesini ve baş ağrısını. Son iki gündür, bitmek bilmeyen baş ağrısı bu sabah son düzeyine erişmişti. Ne dediklerini ne girdiği dersleri ne de yaptıklarını hatırlayabiliyordu. Sanki, son iki gününün üstüne kalın bir sis perdesi örtülmüştü. Baş ağrısının azalmasını sağlamak için gerekli olan sessizlik ve yalnız olduğu bir ortam olurdu genellikle ama bu sefer bu ikili bile bir etki yapmıyordu. Tek düze ve yavaş adımlarla nereye gittiğini bilmeden ikinci katın koridorlarını arşınlıyordu. Baş dönmesinin dakikalar öncesine göre azalması onu mutlu etse bile çok sürmeyeceği gerçeğini kabullenmesi gerekliydi. Neden buralarda dolaştığını bile bilmiyordu. En mantıklısı, yatakhanesine gidip yatmaktı ama mantıklı olan hiçbir şey yapmak istedikleri arasında yer almıyordu. Fazla boş ve kullanılmamış hissi veren bir koridora doğru döndü. Sessizlik koridora hakimdi, iki yanındaki kapılar kapalıydı. Aslına bakılırsa uzun süredir kapalı gibiydiler.
Durup koridorun sonunda ne olduğunu keşfetmek isterken, kehaneti gerçekleşti. Kendi etrafında saniyede onlarca tur atıyormuş gibi hissediyordu. Bulanık, herşey çok bulanıktı. Birkaç adım ilerisinde koridor boyunca tek olan bankı farketti. Sinirlerini kontrol etmeye çalışıyordu. Ayaklarına yürümelerini emretti, itaat yetenekleri ortadan kalmış gibiydi. Son bir adım kala herşey bulanıklığını koruyordu, elini uzatsa banka değebilirdi. ''Ah!'' Çığlığının duyulabilitesi ilkine göre daha fazlaydı. Bulanıklık tacını karanlığa veriyordu. Siyah, bu sefer herşey siyahtı. Hiçbir organı ona itaat etmiyordu. Sadece başının sağ kısmındaki acı belirgindi. Yere düştüğünü anladı. Karanlıkta kaybolmuştu. Nasıl başardığını bilmeden elini acıyı duyumsadığı yere götürdü. Kan yoktu, herşey kontrol altındaydı. Belki huzura kavuşacağını sanarken yanılmıştı. Hala çok uzaktı. Onun huzuru, onun ölümü.