Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Bilie Wanders

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Bilie Wanders
IV. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi
IV. Sınıf Ravenclaw Öğrencisi
Bilie Wanders


Mesaj Sayısı : 131
Kayıt tarihi : 13/01/09

Bilie Wanders Empty
MesajKonu: Bilie Wanders   Bilie Wanders Icon_minitimeSalı Ocak 13, 2009 10:14 pm

Adı & Soyadı ~ Bilie Wanders
Fiziksel Özellikleri ~
Kişisel Özellikleri [En az 3 satır] ~ Hop oturup hop kalkan yerinde duramayan yaramaz ama bir o kadar da zeki bir çocuktur Bilie. Genellikle sorduğu sorular ile karşısındakini bezdirip kendinden bıktırır, ön planda olmaktan pek fazla hoşlanmasa da karakterinin sivriliği nedeniyle genellikle gözlerden uzakta olamaz. Her türlü bilimsel, toplumsal gelişmeyi takip eder. Meraklıdır. Başını belaya sokmaktan çekinmez. Sivri dillidir genellikle onla söz kavgası eden hep yenilgiye uğrar. Bunun zekasından dolayı kaynaklandığını düşünse de herkes, Bilie sanıldığı kadar zeki değildir. Yalnızca çok okur ve çok araştırır. Bu özelliğin ona tarihçi olan annesinden geçtiğini düşünür. Kendisi de aynı annesi gibi sorgulayıcı ve titizdir. Aslında Bilie annesinin erkek ve küçük olan kopyası gibidir adeta.
Ailesi / Geçmişi [İsteğe Bağlı] ~
Örnek Rp [Yazılmadığı Taktirde Başvurunuz Değerlendirilmeyecektir.] ~

“…Bizi öldürmeyen şey sadece katil ruhlu yapar.” kırlaşmış saçları yok denecek kadar az olan kocaman kulaklarıyla üstünde bir sürü siyah nokta bulunan kocaman burnuna takmış olduğu gözlüğün modası çoktan geçmiş olan bir adamın sözleriydi bunlar. Yakasını kaldırarak giydiği kuzgini siyah paltosunun cebinde tarihi düne ait bir gazetenin yarısı gözüküyordu. Kırışmış alnına tezat yüzünde neredeyse hiç kırışıklık yok gibiydi. Soğuktan kızaran burnunu eliyle ovuşturduktan sonra gökyüzüne doğru baktı ve ekledi. “ İşte kızım sana olanda bu. İntikam istiyorsun ve bunun için sana yardım edeceğim.” Issa oturduğu yerden yavaşça doğruldu kollarını gökyüzünü kucaklayacakmış gibi açtı intikam hırsı ile dolan kalbi göğsünden fırlayacak gibiydi. Transilvanya, buradan nefret ediyordu. Babasının her zaman ‘Zamanı gelince anlatacağım.’ deyip geçiştirdiği bu çok gizli işin ne olduğunu babası o meşe ağacı rengindeki tabuta girdikten sonra öğrenebilmişti. Vampirler. Kurtadamlar. Bozulmuş ırk olarak adlandırılan pis yaratıklar hepsi burada Transilvanya’da yaşıyorlardı. Tanrının terk ettiği topraklar, Transilvanya. Babasının iş seyahatleri diyerek vampir avlamaya gidiyor olması şu an bile imkansız gözüküyordu. İmkansız. Issa’nın anlattıklarını hazmetmesi için susmuş bekleyen yaşlı adama döndü. Gökyüzü kadar mavi olan gözlerini yaşlı adama dikmiş bakarken dişlerinin arasından zorla çıkıyormuş gibi bir sesle “Yardımını gerçekten istiyorum büyükbaba.”

………

Geçen yılların ardından hala aynı hırs ve intikam ile doluydu. Takvimin eksilen yaprakları ondan bir şey alıp götürmemiş aksine eklemişti. İntikam alma isteğinin yanında gelen; ölüm beklentisi. Her bir çift sivri diş gördüğünde öleceği ve tüm bunların biteceği düşüncesiyle yaşıyordu. Kendini öldürmeyi düşünmüştü elbette, ama bunu yenilgi olarak kabul ettiğinden asla denememişti. Bir gün üzerinde zorla taşıdığı hayatının bir vampirin veya kurtadamın dişlerinde bitmesini umuyordu bu yüzden. Kendini asla yaşlanmış, çocukları olan mutlu bir hayat sürdükten sonra yaratanına kavuşacak biri olarak hayal edemiyordu. Yaşadıkların zamanın şartları izin vermiyordu buna. Dünya artık kimse için toz pembe olamıyordu. Kimse için…

“Issa, bizimle aynı konumda olduklarını sanmıyorum, korkmuyorlar ve bu normal yalnızca iki kişiyiz, orada yalnızca bir vampir bile olsa bizi yenebileceğini düşünebilir.” Gece ilerliyordu, gözlerini havada asılıymış gibi duran aya çevirdi babasından ona yadigar olan haç şeklindeki kolyeyi kavramış duruyordu. Düşünüyordu. Kuzeni söylediği her kelime de ne yazıkki haklıydı. Ne düşünürek iki kişi hem de bu kadar tecrübesiz olan iki kişi ormanın bu kadar derinliklerine dalmışlardı ki? Evet Issa hayatını önemsemiyor olabilirdi ama sevdiklerinin hayatları onun için değerliydiler. Buraya sırf ölmek için gelseydi peşinde Sidonia’yı sürüklemezdi. Ama şimdi burdalardı ve ne olursa olsun kurtulmaları gerekiyordu. Belki vampirler ortaya çıkmadan buradan tüyebilirlerdi. Buna zamanları olup olmadığını düşünürken Sidonia’nın çığlık benzeri bağırması ile gözleri gökyüzünden kuzenine döndü. Bir an için bile olsa içinde oldukları tehlikeyi umursamayarak biraz önceki bayanın haklı olduğunu düşünerek attığı kahkaha kendilerine dönük üç adet nefret dolu gözlerle karşılaştığında bir fısıltıya dönüşüp yok oldu. Suratına yapışık gibi duran ve neredeyse oradan hiç ayrılmayan alaycı gülümsemesi de yerini şekeri elinden alınmış nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmeyen küçük bir çocuğun ifadesi almıştı. Yüreğinin derinliklerinde filizlenen ve onu esir alan duygunun adını biliyordu. Uzun zamandır hissetmediği, en azından kendisi için hissetmediği bir duyguydu bu. Genç kızın hissettiği şey korkuydu. Belki bu ormana sorumsuzca adımını attığında korkuyu hissetmiyordu çünkü bir oyun olarak gördüğü şu hayatta kendini asla içinde bulunduğu andaki kadar yalnız ve savunmasız hissetmemişti. Gerek Sidonia ile gerekse başka biri ile ava çıktığında yanlarında en az bir tane tecrübeli, en kötü durumlarda bile nasıl davranılanacağını, kurtuluşun nasıl gerçekleşeceğini bilen avcılar olurdu. Şimdi yanlarında kimse olmadığına göre bu gereksiz korkuyu üstünden atıp ölümüne savaşmalıydı. Daha başlamadan kaybetmişçesine umutsuzluğa kapılmak zaten kaybetmesini sağlardı.

“Lanet olsun! Ah, kahretsin Issa Winchester!” hala yerden kalkmamış olan kuzeninin lanet okuyan sesinde tanıdık tını vardı. Korku ve azim. Sidonia’nın asırlarmış gibi gelen bir kaç saniyede düşündüğü şeylerin hemen hemen kendisi ile aynı şeyleri düşündüğüne emindi. “Lanet okumanın sırası değil güzelim. Hesabı kesilmesi gerekenler var burada.” şu durumda atabileceği en içten kahka ormanda yankılanıyordu. Karşısındaki vampirlere ‘korkmuyoruz’ demek için zorla yapılmış bir hareket olmasına rağmen inandırıcıydı. Ne de olsa her durumda gülebilmesi ile tanınırdı Issa. Hayata sıkı sıkı yapışmış, gülücükleri suratından hiç eksik olmayan bir kızdı herkesin gözünde. “Yapabiliriz, hayatım biz neler yaptık! ” Sidonia’nın gülerek kendisine fırlattığı silahı sol eliyle yakalıyarak diğer elinde tuttuğu ve işe yaramayan aletler arasında geçen kazığı Sidonia’ya fırlattı. Ceketinin içinde iyi biçimde gizlenmiş duran kazığını daha sonra kullanmayı planlıyordu. Kendisi de biliyordu çünkü; ateşli silahlar kazıklardan daha çok iş görürdü. Sidonia ile yan yana ayakta durmuş karşılarındaki vampirlere bakıyorlardı. Aralarında ki mesafe şimdilik iyi görünüyordu. Vampirler atak yaparlarsa eğer savunma pozisyonu alabilirlerdi en azından. Sidonia ne düşünüyordu emin değildi ama vampirlerin harekete geçmesini bekleyecekti Issa. İkiye karşı üç kişi pek adil olacağa benzemiyordu yine de korkusunu geldiği yere itmeyi başarmış ne olursa olsun kanının son damlasına kadar savaşmaya hazır bir kızdı Issa. Aynı nefret dolu gözler ile vampirleri süzerken göğüs kafesinin inip inip kalkmaları sanki büyük bir tehlike içinde olan birinin değilde uyumaya hazırlanan birinin sahip olduğu adrenalin seviyesine sahip olduğunu gösteriyordu. Minimum seviye de korku. Korkusuzluk çoğu zaman kurtuluşun anahtarı idi Issa için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Craig Justin Archman
Muggle
Muggle



Erkek Mesaj Sayısı : 233
Asa : 18 inc Unicorn Kanı
Evcil Hayvanı : Corb ~
Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ?
Kayıt tarihi : 11/01/09

Bilie Wanders Empty
MesajKonu: Geri: Bilie Wanders   Bilie Wanders Icon_minitimeSalı Ocak 13, 2009 10:18 pm

Ravenclaw

*4. Sınıf

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bilie Wanders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bilie Wanders
» Issa ~ Lethe ~ Bilie/ Selllin!
» / Lisa Wanders /
» Isis Lillian Wanders
» Isis Lillian Wanders

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Rp Out Bölgesi :: Arşiv :: Diğer-
Buraya geçin: