|
|
| Bakanlık Alımları ~ | |
|
+11Agathé Maylea Coiseam Drizzt Walter Do'urden Xeina Kristen Sanos Rupért F. Undéad James Karl Jagger Avelon Charita Ludwynn Johan Jagger Eileen Garcia Craig Justin Archman Ference Leiff Jagger Eragon James Black 15 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
Eragon James Black Sihir Bakanı
Mesaj Sayısı : 116 Yaş : 30 Rp Sevgilisi : Penthesileia. Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Bakanlık Alımları ~ Ptsi Ocak 12, 2009 8:23 pm | |
| Bakanlık Alımları , bu başlık altından yapılmaktadır.. - Kod:
-
Ad ; Soyad ; Yaş ; İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Örnek Role Playing ; | |
| | | Ference Leiff Jagger Büyüceşûra Baş Hâkimi
Mesaj Sayısı : 72 Asa : 12 inç, yarı esnek. Defne dalı, anka telenkli. Evcil Hayvanı : Köpek, Fox. Kayıt tarihi : 13/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Salı Ocak 13, 2009 5:47 pm | |
| Ad ; Ference Leiff Soyad ; Jagger Yaş ; 112 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Büyüceşûra Baş Hâkimi Örnek Role Playing ; Hogsmeade'ye cisimlendiği zaman Üç Süpürge'nin önüe gelmişti. Bilerek burayı tercih etmişti çünkü henüz balo için hazır değildi. Üç Süpürge'nin çöp tenekelerinin bulunduğu kuytu kısma girdi ve asasını kendisine doğrulttu. Bir ışık kümesi ve Theseus şık bir kıyafet içindeydi. Üç Süpürge Hanı'nın önünden yavaş adımlarla ilerleyerek Broken Bones'un kapısının önüne geldi. Kapıda asılı olan Noel Balosu'nun afişine baktı. Her yıl aynı afiş, sadece büyü ile yılları değiştiriyordu. Hafifçe gülümsedi ve içeri girdi. İçeride birkaç kişi vardı, henüz kimse gelmemiş demekti bu. Grup şarkılarına başlamamış, enstürmanlarını ayarlamak ile meşguldu. Belki Theseus ilk şarkıyı kaçırmıştı. Masalardan birine geçerek barın sahibine eli ile selam verdi ve masadaki noel süslemelerine takıldı gözü. Burada bugün sürekli eğlenirdi ama bugün biraz erken geldiği için canı sıkılıyordu. Birazdan eğlence başlar, diye geçirdi içinden. Haklıydı da. Grup müziklerine başlamıştı. Kim olduklarını bilmesede müziklerini severdi. ''Hey Illius, bana bir Ateşviskisi!'' dedi, aslında doğrudan patrona söylediği halde Ateşviskisini bir garson getirdi. Gelen komik kıyafetli garsonla da alay etmeden duramadı: ''O kostümü giymek için bayağı bir para alıyorsunuzdur siz şimdi!'' dedi ve güldü. Garson asık bir suratla yanından ayrılınca Theseus içkisinden bir yudum aldı ve kapıya yönelip gelecekleri beklemeye koyuldu
Ateşviskisinin bitmesi üzerine bir şişe viski istedi. Birileri gelmeye başlamıştı artık. O henüz masasından kalkmamıştı. İlerleyen saaatlerde belki eğlenmek için kalkabilirdi. Dükkan sahibinin çafçaflı kıyafetine takıldı gözü. Ondan sonra diğer kostümleri gözden geçirdi. Kendisi ise acayip giyinmişti. Beyaz bir korsan gömleği, kahverengimsi bir pantolan ve aynı renkte bir bandana takmıştı. Bandanasını bir kurukafa motifi süslüyordu; tıpkı etraftaki kurukafa maketleri gibi... Elinde tuttuğu plastik bıçakla oynuyordu. Aslında asasıyla büyülediği bir dal parçasından başka birşey değildi bıçak.
Ateşviskisi geldiği zaman şişenin bir kısmını bardağına boşalttı. Bardağından ufak bir yudum alıp kendini müziğe bırakıp daldı. Düşünüyordu. Kafası sorularla kaplıydı. Bu düzenin daha ne kadar süreceğini düşünüyordu. Karanlık Zaman birilerine göre tamamen bitmişti. Ama Theseus, henüz herşeyin bittiğinden emin değildi pek. Ama bugün Noeldi ve bunları düşünmek can sıkıcıydı. Kafasından bu düşünceleri attı ve bir yudum daha Ateşviskisi aldı.
Theseus eğlenmeye başlamıştı hafiften. Ateşviskisinin enfes aroması, güzel bir müzik Theseus'un eğlenmesi için yeterli kriterlerdi. Rüzgarın, bir yaprağı alıp başka sahillere götürmesine izin verircesine saldı kendini, bir yudum Ateşviskisi, harika bir ritim. Şişesi bitmek üzereydi. Ama Theseus bunun farkında bile değildi. Oturmuş müzik dinlemekle uğraşıyordu. Yavaşça ayağa kalktı. Bir yandan da çalan şarkının sözlerini sessizce söylemekteydi. Yiyeceklerin ve içeceklerin olduğu kısıma yöneldi. Oraya varınca şöyle bir bakındı. Kazan pastaları, çikolatalı kurbağalar, dondurmalar... Ne alsam, diye geçirdi içinden. Gerçekten de birşey seçmek o kadar zordu ki... Bir sürü seçeneği vardı. Ve elbette içecekler. Kaymak birası -'Öğğ, iğrenç' diye söylendi Theseus- Ateşviskisi, Cincüce Şarabı, Meşede Dinlenmiş Şekerli İçki... Görevli garson ne istediğini sorarcasına bakıyordu Theseus'a. Ama Theseus hâlâ bir karar vermiş değildi. Kollarını göğsünde kavuşturdu ve düşünmeye başladı. Birkaç dakika daha geçtikten sonra ağzını konuşacakmış gibi açtı, ama sonradan vazgeçmiş olacak ki tekrar ağzını kapayıp bakınmaya başladı. Ne alsam, ne alsam, diye düşünüp duruyordu. Aklında birkaç tane menü geçiverdi birden. Ama onları beğenmeyip yenilerini düşünmeye koyuldu. Ne alsam, diye düşünüyordu sürekli. Garson biraz gergin görünüyordu. Theseus ise onu aldırmıyor ve yiyeceklere iyice bakıyordu. Ahh buldum, diye düşündü ve elleriyle gösterirken bir yandan da: ''Ben, bir dilim Kazanpastası, bir adet Bertie Botts Binbir Türlü Şekerlemeleri alacağım. Ha, bir de bana ordan Meşede Dinlenmiş Şekerli İçki at bakayım...'' diye sipariş verdi. Garson rahatlamıştı. Herhalde o kadar düşündükten sonra sadece bir dilim pasta alsaydı Theseus'a bağırabilirdi. Siparişleri hazırlayıp tabağa koydu ve Theseus'a verdi. Fiyatının 10 Galleon 12 Sickle tuttuğu belirtti ve Theseus'ta ona 12 Galleon uzattı: ''Üstü kalsın, bu kostümlerden sonra size acımaya başladım.'' diye dalga geçtikten sonra yerine geçti. Bertie Bott şekerlemesini açtı ve bir tanesini ağzına attı. ''Iyy, iğrenç. Testral Kanadı... Böğğğ'' dedi ve kutuyu bir kenara itti. Sonra Kazanpastasından bir lokma alıp etrafı izlemeye devam etti.
Theseus pastasını bitirmiş, yavaş yavaş Meşede Dinlenmiş Şekerli İçkisini açmaya başladı. Tıpasını hafif bit 'pop' sesi eşliğinde açmıştı. Daha önceden en azından altı kadeh viski doldurduğu bardağı aldı ve içine alabildiği kadar Şekerli İçkiden koyuverdi. Bu içkiyi hayatında bunun dışında bir kez daha tatmıştı. O da beşinci sınıftayken Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Profesörünün odasından aşırdığı bir şişeydi zaten. Hademe Argus Filch onu görmüştü ve o sebep ile onu attırmaya çalışsa da Theseus öğrenimine devam etmişti. İhtiyar bunack Filch, diye düşündü ve hafifçe kıkırdadı. İçkisinden bir yudum aldı. Harika bir lezzetti ve Ateşviskisinden sonraki tercihlerinden biriydi. Gerçi çok lüks bir içkydi ve her dakika içilmesi maddî açıdan sağlıklı olmazdı. Bir an önce bizim ihtiyardan Büro Başkanlığını almalıyım, diye düşündü. Büro Başkanları daha fazla maaş alıyorlardı, dolayısıyle daha lüks bir hayatları vardı. Theseus, bir büro başkanının Dark Building ya da onun gibi bir yerde kalmadığından emindi. İçkisinden ufak bir yudum daha alıp ayaklarını ahşap zemine vurarak ritim tutmaya başladı. Grup, gürültülü ve hareketli bir parça çalıyordu. Söylediklerine göre Muggle dünyasına bu tarz müzikler çok sevilirmiş. Acayip Kızkardeşler asla muggle şarkısı çalmaz, diye düşündü Theseus. Bunun nerden aklına geldiğini anlayamadı, gelmişti işte. Theseus'a sık sık olduğu gibi...
Ortama birazcık daha eğlence katmak gerekliydi. Müzik harikaydı, ama Theseus için eksik olan birşeyler var gibiydi. Evet, muziplik bakımından biraz zayıftı balo ve Theseus'ta bu konularda uzman sayılırdı. Etrafına göz gezdirdi. Acaba müzik grubuna bıyık mı yaratsaydı? Ya da şu garsonlarla uğraşabilirdi. Belki de bütün zemini pamuk şekerle kaplamalıydı. Ne yapmalıyım, diye düşünmeye koyuldu Theseus. Elini cebine attı ve ne var ne yok diye karıştırmaya başladı. Galleonlar, asası, bir tane burun kanatan nugat -Weasley Şaka Dükkanından yıllar önce satın almış olmalıydı- ve, başka birşey yoktu. Olamaz, bunlarla birşey yapamam ki, diye geçirdi içinden ve kendi hâline yine kendi üzüldü. Sonra aklına bir fikir çaktı. Bütün o süslemelere baktı. Kurukafalar, balkabakları ve daha birçok şey... Bir altın madeniydi. Elini cebine attı ve asasını çıkardı. Asasıyla oradan bir kurukafa maketini büyüledi ve maket duvardan inip yere düştü. Ardından ayaklandı ve hareket etmeye başladı. Ayaklarıyla hızlı hareketler yaparken elleri ve kafasıyla da dans ediyordu. Theseus gurur ve eğlenceyle dolu bir sesle bağırdı:''Hey Illius. Sıkıcı partine renk gelmiş.'' diye dalga geçti barın sahibi ile. Sonra tekrar konuklara dönüp ikinci kez bağırdı: ''Bakın millet! Kurukafayı dans ettiriyorlar!'' herkes gözünü o tarafa çevirmeye başlarken o asasını masanın altına gizledi ve kurukafayı dans ettirmeye devam etti. Şarkının ritmi değiştikçe hareketleri de değiştiriyordu.
Müzik, ritmini yavaşlatmasıyla beraber Theseus'ta ikinci bir maketi büyüleyip onları dans ettirmeye başlamıştı. Lâkin, konukların gözünden bundan sıkıldıkları anlaşılmaktaydı. Zira Theseus'un da asasını bir saattir oynatmaktan canı sıkılmıştı. Efsunladığı maketleri tekrar yerlerine astı ve dirseğini masaya dayayarak elini yanağına yapıştırıp iç çekti. Birileri bu dans müziğinde sevgilisi veya eşiyle dansa başlamıştı ama Theseus her zaman ki gibi yalnız gelmişti. Bazıları dans etmekle kalmıyor, öpüşüyorlardı. Theseus ise onlarla daha çok dalga geçerdi. Şekerli içkisinin son dublesini de bir yudumda dikti ve bitirdi. Şekerli içki, Ateşviskisinin aksine ağzını tatlandırmıştı; Ateşviskisi daha çok boğazını yakardı. Yeni Yıl'a girmelerine daha çok vardı. 2011... Gerçekten bayağı olmuştu. Kenardan köşeden bir dergi buldu. Kapağına baktığında 'Dırdırcı' 'nın bu ay ki sayısı olduğunu anladı. İçini biraz karıştırmaya karar verdi ve ilk sayfayı açtı. Hareketleri resimleri ile Chudley Cannons takımı vulunuyordu. Kaptanlarının aksine en önde ve en büyük boyda olan kişi Harry Potter'dı. Aptal kahraman, diye düşündü Theseus. Dergiyi bir köşeye attı. Şimdi canı daha da çok sıkılıyordu. Sıkıcı şarkı hâlâ devam ediyordu ve Theseus bundan hiç de haz almıyordu. Sıkkın bir tavırla gruba bağırdı: ''Hey! Daha eğlenceli şarkılarınız yok mu sizin? Tanrı aşkına, noeldeyiz...''
Theseus'un canı sıkılmaya başlamıştı. Kar ve rüzgâr iyice boy göstermişti artık. Birkaç saat önceki gürültülü parti, sessiz ve sıkıcı bir toplantıya dönüşmüştü adeta. Theseus, ne yapacağını bilmeksizin bir Ateşviskisi daha aldı kendine. Bugün ikinci şişesiydi, ayriyetten bir de Şekerli İçki almıştı. Ama bugün: Noeldi... Noelinin bu kadar sıkıcı geçtiğine inanamıyordu. Daha önünde birkaç günlük Noel tatili bulunmaktaydı. Noel tatilinde neler yapacağını kendisi bile kestiremiyordu. Belki Yunanistan'a gidip çok çok çok uzaktan akrabaları ziyaret ederdi, ama hayatında bundan sıkıcı birşey daha yoktu. Belki de bütün zamanını Dark Building'de içerek geçirebilirdi. Ama sonunda yeşil yeşil kusmuk görmek istemiyorsa bunu da yapmazdı. Yatıp uyusa, tatilin bir anlamı kalmayacaktı. Daha Yeniyıla girmeden tatil plânları yapıyorum, diye düşündü ve kendi kendine gülümsedi. Ben bir umutsuz vakayım, diye hatırlattı kendine. Bu, sık sık aklına gelen birşeydi. Çaktırmadan birilerinin kostümünde muzip değişiklikler yapıyordu ama bunun da zevki çıkmıyordu artık. Ne yapıp eğleneceğini bilmiyordu...
Ateşviskisini bir bardağa doldurup tek dikişte bitirdi. Boğazını yakan ateşli tat, Theseus'un tercihi idi. Ne yapmalı, ne yapmalı, diye düşünüp duruyordu. Düşünmekten beyni yorulmuştu. Biraz daha kuytu bir köşeye geçtikten sonra ikinci bir kadeh Ateşviskisi doldurdu kendine. Noel tatilinin ilk günü, annesi ve babasını ziyaret etmeliydi. Üç yıldır yanlarına hiç gitmemişti, belki utanmıştı; çünkü bir Muggle Bakımevindeydiler. St.Mungo'yu neden tercih etmediklerini Theseus'a dahi söylememişlerdi. Theseus buna biraz alınmıştı, ama fazla kafaya takmamıştı bunları. Kaçıklar, diye düşündü. Bu ziyaret, zoraki bir ziyaret olacaktı çünkü diğer akrabalarının kulağına annesini ve babasını ziyaret etmediği çalınırsa külahları değişebilirlerdi. İşte Theseus'ta bunun olmasını istemezdi; çünkü anne ve babasının ölümünün ardından mirasçı kendisi olacaktı. Yaşlı, huysuz bir akrabasının zorluk çıkarmasını hiç mi hiç istemiyordu. Bunları düşünerekten Ateşviskisinin yudumlamaya başladı. Bir yandan da etrafa bakınıyordu.
Ateşviskisinin son yudumunu almıştı artık. Bu kadar içmenin yettiğini düşündü kendi kendine. Geçtiği kuytu köşeden hâlâ içeride olan birkaç kişiye bakınıyordu. Müzik grubunun şarkıları artık ilgi çekmiyordu sanki. Herkes teker teker çıkıyordu dışarı. Neredeyse boşalmıştı Balo salonu. Etraf pomfeti, kurukafa ve balkabağı oyuncakları ile doluydu. Bazıları yere atılıp ezilmişti. Her zamanki Bones partisi işte... Hep aynı şeyler olurdu burada. Sahibi Ove Knoph Illius hep aynı düzenlemeleri yapardı parti için. Theseus'un artık canı sıkılmaya başladı. Kimseler yoktu. O da kalmanın bir anlamı olmayacağında karar kıldı. Yavaşça ayağa kalktı ve hafifçe gerindi. Sandığından daha fazla oturmuştu ve eklemleri ağrımaktaydı. Kafasını bir sağa bir sola oynattı ve salonun ortasına doğru ilerledi. Yanlışlıkla -belki de bilerek- birkaç kurukafayı ezdi. Ateşviskisi şişesini bir kenara fırlattı ve komik kıyafetli garsonlara selam verdi. Artık ona o kadar da komik gelmiyorlardı. Bütün gece görmüştü onları. Garsonlar ise hâlâ kendileriyle alay ettiğini sanıyordu Theseus'un. Ama Theseus'un bunları aldırdığı falan yoktu. Aynı ağırlıkta kapıya doğru ilerledi. Kapı hafif bir gıcırtı eşliğinde açıldı. Suratına birden çarpan soğuk hava ile doldu ciğerleri. İçerisi sandığından daha fazla sıcakmış meğer... Biraz daha nefes aldıktan sonra bir 'pof' sesi eşliğinde cisimlendi. | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Salı Ocak 13, 2009 5:50 pm | |
| | |
| | | Eileen Garcia Esrar Dairesi Başkanı
Mesaj Sayısı : 22 Kayıt tarihi : 13/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Salı Ocak 13, 2009 9:56 pm | |
| Ad ; Eileen Soyad ; Garcia Yaş ; 28 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Esrar Dairesi Başkanı Örnek Role Playing ; Konuyla alakası olmayan başka yerde yaptığım rp ...
Yatağın kenarında oturmuş, perdeleri açık olan pencereden saatlerdir bakıyordu. Gecenin yavaş yavaş sönüşü ve gün ışığının odaya doluşu onun gözlerini camdan ayırmadı. Nedense okulda eski günlerdeki gibi huzur bulmuyordu. İlk geldiği günden beri gecenin bir vakti uyanıyor ve yatağının ucunda günün doğmasını bekliyordu. Gözleri yasak ormanda bir kıpırtı kopar mı diye bekler gibiydi! Oraya bakmasına rağmen aklı başka yerlerdeydi. Düşünceler dikkatini dağıtıyordu ve orası gittikçe uzaklaşıyordu. Bu duygular ve düşüncelerin nedenini bir bilseydi. Gecenin bir vakti uyanmak ve bir daha uyuyamamak onu sinirli bir hale sokuyordu.
Yavaşça yatağından doğruldu. Pencereye doğru yaklaştı ve eli perdede bir süre bahçeyi seyretti. Günün erken vaktinde kimseyi dışarıda beklemiyordu. Fakat iki öğrenci hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Ne konuştukları merak etmeyi diledi ama içindeki merak duygusu yıllar önce yok olmuştu. Perdeleri çekerek giysilerinin bulunduğu dolaba ilerledi. Ne giyecek diye hiç uğraşmazdı. Eline ne gelirse giyerdi. Tabi uyumlu olmak hoştu ama bazen bunun için uğraşmaya değmez diye düşünüyordu. Giysilerin arasında eline füme rengi bir elbise geldi. Kolları yarım ve dizlerinde olan bu elbise; örgüydü ve göğüs kısmının altında kurdele ile ufak bir süs verilmişti. Ellerinin güzel seçimi ile ona minnettardı. Açık kalan boynunu güzel siyah bir kolye ile süsledi. Uzun dalgalı saçları oldukça yukardan toplayarak dalgalarının bazılarını aşağı doğru saldı. Aynadaki görüntüsünü inceledi. Bugün için çok kolay giysi seçimi olmuştu. Bunun iyimserliği ile aynadaki yüze doğru gülümsedi. Yatağının üzerindeki asasını çarşafların arasında hızlıca aradı ve buldu. Odanın kapısına vardığında etrafın ne kadar dağınık olduğuna bakmak için döndü. Koskoca bir kadın olmak bazı huyları değiştirmiyordu. Her zaman ki gibi yine giysiler yerlerde ve yatak örtüsü yatağın kenarından sarkıyordu. ‘Umurumda değilsin!’ diye geçirdi odaya seslenir gibi…
Kahvaltıda çoğu kişi yerini almış gibiydi. Büyük salonun kapılarından yavaşça içeriye girdi. Ağır adımlarla dört masanın tam ortasından ilerledi. Bazı öğrenciler o yaklaşırken susmuş onu izlemeye başlamıştı. Bazıları gayet rahat tavırları ile sohbetlerine devam ediyordu. Eileen masaya ulaştığında kahvaltısını yapan birkaç profesöre başını eğerek selam verdi. Masada kendi için ayrılmış yere oturdu. Birkaç gün önce burada Lordun oturması ne garipti. Yüzünde sinsi gülümseme belirdi. Tılsım profesörlüğüne onun izinden birini seçmeleri ne garipti. Gözleri ile tüm masalardaki öğrencileri bir süre izledikten sonra kahvaltıya başladı. Kahvaltıda kimse ile konuşmadan bitmişti. Sabahın mahmurluğuydu belki üzerindeki dersliğe gitme vakti gelmişti. İlk dersi üçüncü ve dördüncü sınıflara, ikinci dersi birinci ve ikinci sınıfların ortak olacağı dersti. Öğrencilerin sınıfa gittiğine emindi.
Dersliğe doğru olanca yavaşlıkla ilerliyordu. Öğrencilerin yerini tamamlaması için verdiği ek zamandı. Bu sayede dersi engellemelerine izin vermek istemiyordu. Koridorda eskiden yaptığı gibi oynayan figürlerin ne yaptığını izledi. Resimden resime geçmek hiçte hoş değildi. Dördüncü kattaki dersliğin kapısına gelmeden önce birkaç öğrencinin de dersliğe girdiği gördü. Kapıya vardığında sınıf kapısı ardına kadar açıktı ve bir kız öğrenci sınıftaki açık pencereleri örtüyordu. ‘Üşümüş olmalılar.’ diye düşündü. Bir süre kapıdan arkaları dönük öğrencilere baktı. Bu çok kısa bir süreydi belki ama ona uzun bir zaman geldi. Sonra tüm sınıfın onu fark ettiğini hissederek içeri girdi. Tüm yüksek sesler kesil, yerini kısık fısıltılar almıştı. Onun yürüyüşü ile altındaki tahta zemin sanki çıtırdıyordu. Masaya doğru geldi ve tüm sınıf ile göz teması duracağı bir yerde durdu.
“ Herkese sihirli günler! Ben yeni Tılsım profesörünüz Eileen Garcia. Hakkımda kısa bir bilgiye veya sizi tanımama şimdilik ihtiyacımız yok. Nasılsa günler geçtikçe ve dersler ilerledikçe sizleri tanıyacağım. Tabi sizde beni…”
Masadan ayrıldı ve sınıfın ortasındaki boşlukta ilerlemeye başladı. Masalar arasında gezinirken bazıları ile göz teması kuruyordu. Geçen ders lanetlenmiş kızın hala hasta olduğunu duymuştu. Onun olmayışı ile Hufflepuff öğrencileri ona sanki sinirli bakışlar fırlatıyorlarmış gibi gelmişti. Onun için üzüldüklerine emindi. Ne gereksizdi bu üzüntü. Yanlış yapılan her şey cezalandırılmalıydı değil mi?
“ Şimdi derse geçelim. Sıralarınızdan kalkmanızı istiyorum. Tahtanın yanındaki kapıdan geçerek uygulama için diğer sınıfa geçelim.”
Öğrenciler yavaşça sıralarında kalktılar ve onun açtığı kapıdan ikili üçlü gruplar şeklinde geçtiler. Bu sınıf diğerinden biraz küçüktü. Bunun nedeni uygulama için bulunan bir sürü eşyaydı ve odanın büyük bir bölümünü kaplar gibi bir tarafta yığılıydı. Camın karşısında kalan duvarda on tane sopalara bağlı şişkin çuvallar bulunuyordu. Hepside öğrencilerin boyuna eşit duruyordu. Öğrenciler kendiliğinden cam kenarına dizilmişlerdi. Eileen çuvalların önüne geçti ve öğrencilere döndü.
“ Şimdi olduğunuz yerde çuvallara hiza almanızı istiyorum. Öğreneceğimiz büyü Diffindo, bu büyü karşınızda bulunan hedefi kesip parçalayarak açılmasını sağlar. Bu herhangi bir şey veya insan olabilir. Sihir gücünüze göre veya isteğinize göre açtığınız yarıkta büyür. İstekten kastım beyin gücünüz oluyor. Buda tabi neyi kesmek istediğinizi ve ne kadar kesmek istediğinizi irdelemekte yatıyor. Tabi bu zamanla olacak bir şey. Tehlikeli yanı insanda denemek; bu büyü insanın midesini dışarı çıkaracak kadar güçlü olabilir. ”
Sözlerini oldukça tane tane söylemeye çalışıyordu. Öğrenciler gruplar şeklinde sıraya dizilmişti. Hepsi hazırdı. Uygulamaya başlamak için aralarında sabırsızlar var gibiydi. Eileen öğrencilere arkasını döndü ve sihirli sözleri söyledi.
“Diffindo!”
Çuvalın ortasından onun söylemesi ile büyük bir yarık açıldı ve içinde bulunan beyaz köpük aşağı süzüldü. Birkaç dakika sonra yarılan yarığın içinden çıkanlar geriye geldi ve yarık kapandı. Çuval yine şişkin ve eski haldeydi. Eileen öğrencilere dönmeden konuştu.
“ Şimdi sıra ile bu büyüyü deniyoruz yapan arkaya geçsin ve çuval eski haline gelince diğeri denesin. Çuvalların eski hale dönmesi uzun sürmez. Ben herkesi inceleyeceğim. Her şey yeterince açıktır umarım.”
Öğrencilerin sorusu olup olmadığını bir süre bekledi. Kimseden ses çıkmamıştı. Hazır olduklarına emin bir şekilde uygulamayı başlattı. Öğrencilerin bazıları oldukça güçlüydü. Oluşturdukları yarıklar büyüktü. Bazıları içinse aynı şeyler geçerli değildi. Ders boyunca Eileen tüm öğrencileri dikkatlice inceledi. Onları tasvirleri ile bir kağıda not etti. Öğrencilerin görünüşü ve yaptıkları büyünün etkisi ile oluşan yarığın büyüklüğünü yazmak sayfalar dolusu notlar etmişti. Sihirli kalemle beyninden geçenin hemen sayfalara aktarılması onu yormamıştı. Tüm öğrenciler denemişti ve çuval sayısının çokluğu ile bu büyüyü herkes en az üç defa yapmış olmuşlardı. Dersin bittiğini sınıfın tepesinde bulunan büyük saatten anlamıştı. Yüksek sesle bağırdı.
“ Bugünlük ders bitmiştir. Herkes en az üç kere denemiş oldu. Bu büyüyü denerken dikkatli olmanızı istiyorum. Her tarafın yırtılıp, dökülmesi yüzünden şikayet gelmesini istemem. Şimdi çıkabilirsiniz.”
Öğrenciler yavaşça odadan ayrıldı. En sonunda Eileen kapıyı örterek sınıfa girdi. Sınıfta birkaç öğrenci kalmıştı ve eşyalarını topluyorlardı. Onlar çıkmadan aralarından geçerek sınıftan ayrıldı öğleden sonraki derse kadar kütüphaneye gidebilirdi. Geçen dersten hiç deyinmemişti. Değinmeye gerek yoktu, olan olmuştu. Derste bazı öğrenciler sırf bu yüzden suskundu ama Eileen için bu iyi olmuştu. | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Salı Ocak 13, 2009 9:58 pm | |
| | |
| | | Ludwynn Johan Jagger Baş Seherbaz
Mesaj Sayısı : 22 Evcil Hayvanı : Jalorah adında Kurbağası, Solucanı. Rp Sevgilisi : Valeria Delia Silver Kayıt tarihi : 14/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Çarş. Ocak 14, 2009 8:18 pm | |
| Ad ; Ludwynn Johan Soyad ; Jagger Yaş ; 65 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Baş Seherbazlık.
Örnek Role Playing ; Ludd sıkıtılı bir günün ardından her zaman gittiği dik tepenin yamacında durmuş Londra'nın sönmüş lambalı evlerini dikizliyordu. Buna pek dikizleme denilmese de ona göre bu işin adı dikizlemekti. İçinden bazı muggleların sayesinde öğrendiği şarkıları mırıldanıyordu. Şarkı son zamanlar da gerçekten de diline çok dolanmıştı. Bunu yapmak zorundaydı. İçinden '' Dışarı da aylak aylak dolaşmaktansa burda otururum daha iyi! '' diye geçirmeden edemedi. Beynini kurcalayan birkaç soruyu kafasından atmak istermişcesine sağa sola doğru salladını kendini. Bu pek faydalı olamamıştı. Dikkatini dağıtma çabası içerisindeyken gökyüzünü aydınlatan şimşekler çakmaya başladı. Ardından büyük bir gürültü ve sonra bardaktan boşalırcasına yağmur.. '' Tam da istediğim bir gece.. ''
Kendini oturduğu kayalıktan kaydığını hissetti bir an. Yağmur, kayalığı kayganlaştırmıştı. Cebindeki asası yavaş yavaş aşşağıya doğru aşınırken arkasından bir hışırtı duydu. Hatta bir değil birçok.. Ludd arkasına o kadar hızlı döndü ki bu onun, kayalığa takılıp yere yuvarlanmasına neden oldu. Bu hali herkese gülünç gelebilirdi ki birilerine gelmişti. Hemen arkasından 4 gölge yavaş yavaş Ludd'a doğru yaklaşmaya başlamıştı. İçlerinden birisi Ludd'a tanıdık geldi. Bu kişi diğerlerinden daha çok gülüyordu.
'' Paul! Burda ne işin var? Evde çocuklarına maymunluk yapacağını sanıyordum. '' Sesinde büyük bir sinir vardı. '' Ah Ludwynn senin burda güldürmece yaptığını duyduk ve geldik. Gereksinimimizi de oldukça iyi karşıladın. '' Ardından çok derin bir kahkaha daha attı Paul denen adam. Ludd ne hayet kalkması gerektiğini anlamıştı. Asasına davranma gereksinimi hissediyordu.
4 Gölgeden en soldaki yavaş adımlarla Paul'un hizasına geldi. Ludd bu kadını tanımıyordu. Elninde ki asa Tıpı Paul gibi onun da bir büyücü olduğunun göstergesiydi. '' Ludwynn.. Nasılsın? Ne güzel bir gün değil mi? '' Konuşurken gırtlaktan konuşuyodu. Kadın, yavaş yavaş asasını çıkarıyordu. Diğer gölgelerinde suratları şimşekte belli olduktan sonra Ludwynn harekete geçme zamanının geldiğini anlamıştı.
'' Incendio!! '' Asasını herkesden önce çekip, ateileyen Ludd olmuştu. Asasından felaket derecede yanıcı bir ateş onlar ile arasındaki yolu kesmeyi başarmıştı. Ludd asasıyla ateşi daha da yaydı. Ancak bu büyünün fazla dayanamayacağı kesindi. Ludd'un planı zaten arkasını dönüp, beladan uzaklaşıp kaçmaktı. Hemen dik yamaştan aşağıya doğru kaydı. Arkasından bir takım büyü sözleri gelse de buna aldırış etmedi. Kendi kendine büyünün etkisinin geçeceğini mırıldandı. Buna kanaat getirerek yamaştan onu ayıran son adımı da attı ve yukarıya doğru baktığında bütün büyücülerin ona nişan alarak '' Sersemlet! '' Diye bağırdıklarını gördü. Hemen sağa doğru bir hamle yaparak bu büyüyü sıvıştırdı.
Ludd çok sinirlenmişti. Etrafta ki muggleların bu olayı görmemeleri gerekiyordu. Ludwynn asasını beline takarak evlerin arasına daldı. Onların önünde durup savaşmak canına mal olabilirdi. Biraz daha hızını arttırarak ara sokaklara girdi. Yağmur şiddetini arttırıyor, şimşekler daha şiddetli çakıyordu. En sonunda eski püskü bir caddeye girdi Ludd. Burda ki bütün labları büyü yaparak kırdı ve caddenin karanlık olmasını sağladı. Daha sonra bir muggle evinin garajına girerek kendisini gözden kaybettirmek istedi. Çok geçmeden '' Lumos! '' Seslerini duydu. Ancak bütün büyücüler Ludd'un bulunduğu garajı geçerek yollarına devam ettiler.
Ludd Tanrı'ya şükrederek garajdan çıktı ve asasına davranarak '' Stupefy! '' Diye haykırdı Paul'e. Paul kaskatı kesilerek boylu boyunca yere uzandı. Diğer 2 kişiye de çok atik davranarak aynı büyüyü kullandı ve tekrar dar bir sokağa girdi. Bu sokakta cisimlenmenin tam zamanı diye düşündü ve bu düşüncesini hayata aktarması gerektiğini çoktan anlamıştı. Tam cisimlenecekken, sağ kolunda soğuk ve Ludd'a çok fena bir ağrı yaşatan his meydana geldi. Ludd acı içinde ulurken, diğer büyücüler toparlanmaya çalışıyorlardı.
Ludd koluna ne olduğuna anlam veremeden, asası elinden kayıp, yere düştü. Ludd asasını diğer eliyle almak istercesine çömelirken tam kafasının üstünden önünde ki duvara bir büyü çarptı. '' Öleceksin Ludd! '' Ludd ne yapacağını şaşırmıştı. Asasını sol eliyle kavrayarak hemen arkasını döndü. Daha demin kendisini kovalayan büyücülerden birisiydi bu kişi. Ludd midesine bir ağrı saplandığını hissetmiş, kolunda ki ağrı dayanılmaz bir hale gelmeye başlamıştı.
Aklı bu zamana kadar hiç çalışmamış gibi istekle çalışıyordu şimdi. Aklında binbir türlü çözüm önerileri geçip gidiyordu. Mutlaka bir kurtuluş yolu olmalıydı. Aslında neden bir büyü yapmıyordu ki? Bütün bu düşüncelerden sıyrılan bir halde çığlığı koyuverdi Ludd. Çünkü az önce tam göğsünün üstüne bir büyü yemişti. Büyü onu arkasında ki duvara çakılmasını ve yere kapaklanmasını sağlamıştı.
Kalbine birden hayata tekrar dönememe korkusu, aynı zamanda hayatının böyle berbat bir halde sonlanacağı fikri bir ok gibi saplanmıştı. Gözlerini isteksizce iki kere kıpraştırdı ve sonra tamamen açtı. Gözleri ile beraber sanki kulakları da açılmıştı. Kolunun ağrısına, demin göğsüne yediği büyü çok iyi gelmişti sanki. Etrafında bağırışlar, koşuştumacalar meydana geliyordu. Gözleri birden gökyüzüne daldı. Gökyüzü zifiri karanlığı yaymak için Ay ile seferber olmutu sanki. Ancak asıl bakmak istediği şey bu değildi. Hayretle gözleri yuvasından fırladı Ludd'un. '' Kurtarmaya geldiler. ''
Ludd hemen büyük bir heyecanla kapaklandığı yerden kalktı. Sendeleyerek ana caddeye çıktı ve caddenin birden insanlarla dolduğunu anladı. Bazıları muggle, bazıları da büyücüydü. Ludd demin gördüğü süpürgeli gençlerin kendisini kurtarma girişimi olduğunu anlamıştı. Büyük bir sevinç ile etrafına babacan tavırlarla baktı. Yaşlı olması, onu biraz yormuştu açıkçası. Demin yaptığı bütün hareketlere kendisi de şaşmış, yüzünde istemsiz oluşan tebessüme kendini bırakmıştı... | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Çarş. Ocak 14, 2009 8:35 pm | |
| | |
| | | Avelon Charita Hayalet
Mesaj Sayısı : 79 Kayıt tarihi : 15/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Perş. Ocak 15, 2009 2:07 pm | |
| Ad ; Amaltheia Meredith Soyad ; Waldorf Yaş ; 22 İstediği Alan ; Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Başkanlığı Örnek Role Playing ; Admine yollandı. | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Perş. Ocak 15, 2009 2:08 pm | |
| | |
| | | James Karl Jagger Seherbaz
Mesaj Sayısı : 11 Asa : Kayınağacı ve Ejderha Yüreği Tellerinden. Yirmi üç santim. Güzel ve esnek. Evcil Hayvanı : Baykuş Kayıt tarihi : 14/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Perş. Ocak 15, 2009 2:34 pm | |
| Ad ; James Karl Soyad ; Jagger Yaş ; 32 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Büyüceşûra Hakimi
Örnek Role Playing ;''Tamam hemen gidiyorum''.Bugün James'ın St.mungo'da yakalandığı bir hastalık yüzünden yatan annesini ziyaret emesi gerekiyordu.Kızkardeşi Helen'de Henrich'yi ziyarete gitmesi için zorluyordu.Aslında James'da gitmek istiyordu.Ancak işleri çok yoğundu.''Hadii...''.James hemen askılıktık paltosunu aldı ve bir ''Pop''sesiyle cisimlendi.Şimdi geldiği yer upuzun bir koridordu ve bir çok kapı vardı.Kapıların üzerinde oda numaraları yazıyordu.
James hemen 216 no.lu kapıyı açtı ve içeri girdi.Kapıyı açtığında karşılaştığı ilk hasta annesiydi.Hemen yanına gitti ve diz üstüne çöküp annesinin titreyen ellerini tuttu.Annesi tavana boş boş bakıyordu.Sanki oğlunun geldiğini hiç görmemişti.James yavaşça, ''Anne ben geldim.Oğlun'',dedi.Anne Molly bir an için konuşacakmış gibi oldu ancak gözlerini hiç tavandan ayırmıyordu.James bu sefer biraz sesini yükselterek ,''Anne ne oldu sana.Bunu sana kim yaptı ha.Kim?'' ,dedi.Bunları söylerken gözlerinden iki damla yaş gelmişti.Henrich annesinden yine bir cevap gelmeyince beyaz çarşafla örtülmüş eski yataktan destek alarak ayağa kalktı ve asasıyla bir çiçek yaratarak annesinin yanına koydu.''Güle Güle anne'' ,dedi James.Kapının demir kolunu tuttu ''Ohhlum'' .Bu ses anne Molly'den gelmişti.Ancak sanki nefesszi kalmış gibi konuşuyordu.Henrich hızla arkasını döndü ve koşarak annesinin yanına gitti.Tam bir şey söyleyecekken annesi susmasını gerektiren bir hareket yaptı ve konuşmasına devam etti.''Onuuh Bul,Henrich Hetfi-'' .Annesinin konuşması kesilmişti.Ayrıca soluk alıpta vermiyordu.Henrich bu görüntüyü birkaç dakika şok geçirmiş halde izledikten sonra ,''Hayır...'' ,diye haykırdı.Ağlayarak ayağa kalktı ve henüz içeri girmiş hemşireye çarparak çıktı.Annesine hasta yatağında bunu yapan kimse hesabını verecekti.Henrich denilen herifte kimdi.Annesinin lafı yarıda kesilmişti.''Henrich Hetfi-'' kimdi bu.
James herzamanki gibi evine giden sokakta ilerlemeye başladı.Ancak evine geldiğinde evi yerine yoluna devam etti.Nereye gittiğini bilmiyordu.Bir anda bir ses duydu.Arkasını döndüğünde üstüne kahverengi ,yırtık pırtık bir ceket giymiş pis görünüşlü bir adam görmüştü.Normalde bir adam görmek çok olağan birşeydi ancak bu adam asasını Henrich'ye doğrultmuştu.Adam 32 dişini göstererek sırıttı ve konuşmaya başladı ,''Vay Vay Vaay...Kimleri Görüyorum.Mr.Gibson.Abimi öldür abimi hatırladınmı, Beni hatırladınmı he Gibson'' ,dedi adam.James ise hiç kıpırdamadan konuşmaya başladı, ''Sen yaptın dimi,Lanet olsun sendin dimi.Bak senin Ağabeyin kötü biriydi benim annemin ne suçu vardı he, annem yaşlı olsa bile onu zehirleyerek öldürmeye hiç hakkın yoktu...!'',
James asasını aniden çıkardı ve kendini ileriye doğru fırlatarak Henrich denilen herife Cruccio büyüsü gönderdi.Asadan çıkan kırmızı ışık Henrich'İn gönderdiği kırmızı ışıkla çarpışıp büyük bir patlama oluşturdu.James hiç zaman kaybetmeden ,''Septum sempra'' ,dedi.Henrich ise kendini yere attı ve ardından çığlık atarcasına ''Incercerious'' , dedi.James'ın etrafını bir anda grimsi kalın ipler sarmaya başlamıştı.Henrich James'a yaklaşarak.''Ailendeki herkezi sırayla öldüreceğim Gibson ancak şuan seni affediyorum çünkü ablanıda öldürürken görmeni istiyorum.'' , [i]dedi sırıtarak. James ise susmakla yetindi.Çünkü Henrich'in arkasında kurtarıcı meleğinin geldiğini fark etti.Ama bu bir melek değildi ablası Helen'di.Henrich'i aramaya çıkmış olmalıydıki kardeşini gördüğü anda asasını kaldırıp Henrich'e doğru koşmaya başlamıştı.Şimdi gülme sırası James'taydı kabaca ''Hayır'' Henrich sıra sende dedi ve ayağını güçlükle kaldırarak sert bir tekme yapıştırdı.Geriye doğru sendeleyen Henrich asasını kaldırıp derin bir nefen aldı ve ''PAT''.Henrich yere düşmüştü.Beyazımsı asasıda vücüdunun altında kalarak kırılmıştı.Ablası hemen James'ın yanına gelerek ipleri çözdü ve aynı büyüyü karşısında yatan herife yaparak onu iplerle sardı.Ablası yorulmuş gibi görünen James'a eve gitmesini kendisinin onu azkabana götüreceğini söyledi.İlkbaş bu fikire karşı çıkan James en sonunda kabullendi ve eve gidip uyulmaya çekildi.O gece hiç uyuyamadı.Gıcırdayan yatağında bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordu., ''Neden.Neden Annesiydi.'' ... | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Perş. Ocak 15, 2009 6:21 pm | |
| | |
| | | Rupért F. Undéad Sihir Bakanı Asistanı
Mesaj Sayısı : 17 Asa : Maun ağacı,oyma yazılarla işlemeli,içinde ejderha kanı ve anka gagası parçası var. Evcil Hayvanı : Köpek (Sebastién) Rp Sevgilisi : Ianthe ^^ Kayıt tarihi : 16/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 16, 2009 8:57 pm | |
| Ad ;Rupért Freddy Soyad ;Undéad Yaş ;24 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ;Bakan Yardımcısı Örnek Role Playing ;
¨Sabah¨ Donuyoruuuuum! İsyan ederek uyandı Léx o sabah. Her zamanki gibi erken uyanmıştı. Ama sıcacık yatağından kalkıp kendini dışarıya, soğuğa bırakmak istemiyordu. Cam kenarındaki yatağından dışarıya baktı dik oturup, yorganını da boynuna kadar çekmişti şimdi. Vücudunun açıkta kalan her bir bölümü anlatılamaz derecede üşüyordu ve burnunun yine kıpkırmızı olduğuna emindi yinede aldırmadan dışarıyı izledi. Ah evet ne harika bir görüntü bu, Hogwarts ilk adımını atmıştı sonunda kış için. Bu görüntüye doymak için çıktı sevgili yatağından. Ağaçların yaprakları dökülüp arazinin zemininde sarı bir tabaka oluşturmuş, göl dümdüz bulanık ve her zamanki gibi o tatlı-sert halini almış, hava kararmaya yüz tutmuş bulutlarla örtülmüştü.Ama karda azalıyordu,güneş vuruyordu hafifçe. Yaz, sıcak, güneş düşkünü olan Léx dahi içinde uyanan, mevsim değişikliğinin verdiği hazza engel olamamıştı. Dışarı çıkıp yaprakların üzerinde yürümek istedi, yanında da Claire olursa durumun mükemmelliği yadsınamazdı. Akşam dersten sonra onu alıp dışarı çıkmalıydı. Hem yazın aldığı hediyeyi ona vermek için doğru dürüst bir ortam bulamamıştı, bu akşam bunu da halletmeliydi. Düşüncelerden kopup yatakhaneye döndü şimdi. Arkadaşları hala uyuyordu fakat Léx bu duruma alışıktı. Genelde hazırlanıp çıkarken onlar anca uyanmış oluyorlardı. O sabahları çok fazla uyuyamazdı. Ya da öyle sanılırdı,uyuyacağı zaman onu kimse uyandıramazdı. Dolabından formasını çıkarıp giyerken gömleğinin içine uzun kollu bir şeyler giymesi gerektiğine kanaat getirdi. Hala uyanmasına neden olan soğuk dalgalarının etkileri görülüyordu yatakhanede. İçeriye bir göz attı. Büyük, perdelerle çevrili yataklarında uyuyan arkadaşlarıyla ne kadar da çok şey paylaşmıştı. Ve daha önlerinde bir sürü seneleri vardı… Çantasını hazırlayacaktı ki gideceği ders hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadığını hatırlayıp pantolonun cebinde aşırı kırışmış ve yırtılmasına az kalmış çizelgesini çıkardı. Ne kadar zaman geçmişti hala şu programını belleyememişti. Kendine kızarak baktı bugünün dersine ama ardından tüm kızgınlığı geçti. Ders K.S.K.S idi. Dersin profesörü değişmişti,Léx bu yeni profesörü merak ediyordu doğrusu.Ve K.S.K.S 'ye hazırlıklıydı,kendini ispatlayacaktı bu yeni profesöre. Geçen gün kütüphanede öğrenmesi gereken yeni büyüler hakkındaki genel bilgileri,ne işe yaradığını,vb. şeyleri öğrendiğine emin olana kadar çalışmış, Chris’ ide çalıştırtmıştı. Profesör onlardan bu derste başarılı olmalarını beklerdi herhalde. Çantasını da hazırladıktan sonra sıra Chris’ i uyandırmaya gelmişti. Ki Léx’ e göre bu en zahmetli işti. Ortak dersleri KSKS'ye beraber gidiyorlardı. Onun dışında çıkarken uyarmakla yetinirdi sadece.
“Taşkafa hiç sevinmeyeceksin ama sabah oldu.”
dedi sımsıkı sarındığı yorganı hızla çekerek. Sinirle küfreden Chris’ e aldırmadan :
''Çabuk kalk diyorum.''
diye devam etti sözlerine.Her ne kadar O uyanmamak için her türlü çabayı gösterse de. Yatakhanedeki çoğu kişi onların bağrışmalarına uyanmıştı fakat Chris’ te tık yoktu. Léx haince gülümsedi ve bunu sen istedin o halde diye düşünerek asasını çıkarıp :
“Aquamenti''
dedi Chris’ e doğrultarak. Asasının ucundan çıkan sular Chris’ i ıslatırken O da hızla kalkıp kaçtı yatağından. Lanet okumaları ve küfürleri had safhayı geçmişti ama Léx bunlara sadece gülümseyerek yanıt verdi. Tüm yatakhane artık tamamen kalkmış onların saçmalıklarını izliyordu.
“Günaydın beyler”
derken Chris çoktan hazırlanmıştı bile. Sinirle yatakhaneden çıkarken O da peşinden gitti. Ama yanına vardığında O da gülüyordu. Taş merdivenlerden inerken bir kolunu O’ nun omzuna attı ve saatine baktı. Dersin başlamasına on beş dakika kalmıştı. Kahvaltı gene hayal oldu herhalde diye düşünerek KSKS dersliğinin yolunu tuttular. Koridor oldukça kalabalıktı. Léx kambur cadının heykelinin önünden geçerken etrafı süzüp, burada olmaktan mutluyum diye geçirdi içinden.
¨Ders¨
İçeri girmişlerdi,herkes sıralarına oturmuştu. Ve daha öğretmen gelmemişti. Ama bir boşluk vardı sınıfta,anlamsız ve nedensiz. Ve çömez(!) dediği 1. sınıfları görüyordu sıralarında,kendi beyninde onlardan büyük ve daha iyi olmanın üstünlüğünü yaşıyordu. Chris'te bu duygu daha abartılıydı galiba,o çoktan küçüklerle dalga geçmeye başlamıştı bile. Gözleri Claire'yi arıyordu,neden hala gelmemişti? Bu düşünceyi hızlı bir biçimde kesmeye karar verdi,onu düşününce Léx değişiyordu çünkü. Bir kurtadam,bir vampir gibi. Aslında onlar da kendi iinde iki zıt kutuptu,- ve + gibi. Bu karışık düşünceler içerisindeyken profesör el uzatmışçasına kurtardı onu bu düşüncelerinden sesiyle:
“Herkese sihirli günler. Adım, Eragon James O'Learnot. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Dersini bu yıl ve sonra ki yıllar birlikte işleyeceğiz. İlk dersimiz olduğu için bazılarınız tanışmak istiyor olabilir ama gereksiz bir ayrıntı. Bu yüzden direk derse geçeceğim. Derslerden adınızı öğrenebilirim. Cevap vereceğiniz zaman ayağa kalkar ve adınızı söylersiniz yeter.’’
O'Learnot?Güzel soyadıydı,ismiyle de uyumluydu. Yeni KSKS profesörü buydu demek. İyi birine,daha doğrusu iyi ders anlatacak birine benziyordu,o edayla duruyordu.Kısa bir süre öğrencilere baktı orta br ifadeyle,ve sonra boğazını temizlercesine,ve öğrencilerin dikkatini çekmek istercesine derin bir nefes aldı ve söze başladı:
‘' ‘Canavar’ tanımı yüzyıllar boyunca tartışmalara yol açmıştır. Bana kalırsa daha da devam edecek. Her kafadan bir ses çıktıktan sonra hiçbir şeye açıklık getiremezler. Canavarlardan bahsetmek o kadar eğlenceli değil. Büyü yapmanızı tercih ederdim. Ama kitaplarınızda bunlar var. Hmm.. Hangisinden başlasak? Kurtadamlar.. Genelde insan olarak yaşarlar ama dolunayın çıktığı ayın bir günü değişim geçirerek hiç kimseyi tanımayan vahşi canavarlar olurlar. Tehlikeli bir yaşamları var. Biraz daha gizemli bir hayvana dönelim. At-adamlar.. Yabani doğa da yaşayan yaratıklar çok zekidirler. Sinirlendiklerinde gerçekten yırtıcı olabiliyorlar.’’
Evet,doğru söylüyordu profesör. Bu ''Canavarlar'' konusuna tek bir görüşle açıklık getirilmeliydi,her kafadan çıkan bir sesle bir gürültü yumağına dönüşmemeliydi bu konu. Aslında dönüşebilirdi de,çünkü o tek görüşte bu her kafadan çıkan seslerden biri ile olacaktı. Ve kitaba uygun bir şekilde giden profesör,canavarlardan bahsediyordu. Evet,Kurtadamlar.. Bir Muggle hayatı sürseler de,onlar da gece yarısından sonra büyük,kıllı ve sivri dişli korkunç ve güçlü hayvanlara dönüşüyorlardı. Ve bunu uluyarak yapıyorlardı. Ve o gece yarısı onları biraz da olsa bu sihirli alemin bir parçası yapıyordu. Ve bir güzel yönleri daha vardı kurtadamların,dönüştükleri sürede hiçbirşeyi hatırlamıyorlardı,vicdan azabı çekmiyorlardı ve istedikleri her türlü şeyi yapabiliyorlardı o saatlerde.Ve atadamlardan bahsetmeye başladı profesör. At-adamlar.. Onlarda bir Rawenclaw kadar zekiydi demek.Ama zaten o zeka dört ayak ve iki ele yeterdi herhalde. Bu at-adamlar,kurtadamlar gibi dönüşmüyorlar,doğuştan böyle oluyorlar,ya da sonsuza kadar böyle kalmak üzere dönüştürülüyorlardı. Dört ayak üreinde durmak zor değilmiydi? Hiç merdiven çıkamıyorlardı herhalde,sadece düz ovalarda,ya da ormanlarda yaşarlardı herhalde.Ama bunların pek tehlikeli olduğunu düşünmüyordu Léx.En azından kurtadamlar kadar tehlikeli olduğunu düşünmüyordu.Ve bu düşünceleri profesör böldü yine:
‘’Son olarak ifritler.. İnsan gibi görünürler. Ama evrende ki en aptal yaratıklardandır. Büyü yetenekleri yoktur; fakat olağanüstü kuvveti hiç birine ihtiyaçları olmadıklarını gösteriyor adetâ. Tabii büyü gücü olmayan biri benim gözümde ‘bir hiçtir’. Sonradan görmelerinde bundan farkı yoktur.’’
Evet,son olarak ifrtler.. Bunlarda gücünün farkında olmayan,büyüsüz,Muggle'lar gibi hayvanlardı. Aptallıkları.. Evet,İfrit'lerin aptallığı Muggle'larla eş değerde olabilirdi. Bunu düşünerek gülümsedi. Ve bu sırada profesörün tahminen son sözü geldi:
’-Diğer dersimizde büyü yapacağız, lanet konu bitmiş olacak. Bu yüzden hiç bir kağıt yığını getirmeyin. Sadece asa. Ve Kendinizi hazırlayın yeter.. Ders Bitmiştir çıkabilirsiniz.’’
Çarpık bir gülümseme oluştu profesörün suratında. Lanet ders,ha?Yavaşça yerinden kalktı,bir gülümsemeyle profesöre iyi günler dileyerek oradan ayrıldı.İlerideki KSKS dersleri zevkli olacağa benziyordu,beğenmişti bu profesörü,iyi ders anlatıyordu..
RPO:Chris NPC karakterdir..
En son Rupért F. Undéad tarafından Cuma Ocak 16, 2009 9:23 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 16, 2009 10:29 pm | |
| | |
| | | Xeina Kristen Sanos Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi
Mesaj Sayısı : 54 Rp Sevgilisi : Aranmakta ama çapkınığm kıskanç olmasın ! xD Kayıt tarihi : 17/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ C.tesi Ocak 17, 2009 7:53 pm | |
| Xeina Sanos 20 Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Çalışanı ( Başkanı yoksa başkanı)
''Hey , Lucy kalk hadi neden yatakhanede değilsin ? ''
Lucy göz kapaklarının isteğine zıt bir hareketle onları açarak başında konuşan Nerissa'ya baktı. Nerissa sabırsızca ona bakıyordu. Lucy ortak salondaki en rahat koltuklardan birinde uyuduğunu yeni idrak ediyordu. Nerissa ' ya başından gitmesini istediğini belli eden bir bakış attıktan sonra göz kapaklarının istediği gibi gözlerini kapadı. Dün gece Kevin'le bütün bir gece yaptıkları uzun konuşmadan sonra koltukta Kevin'in yazın yaptığı Sihir Bakanlığı ziyaretini dinlerken uykunun kollarında bulmuştu kendini. Gözlerini tekrar açıp başında halen dikilmekte olan Nerissa ' yla gözleri buluştuktan sonra konuşmaya başladı.
'' Dün akşam koltukta sızmışım yani bu yüzden gece sizin yanınızda uyumadım. Evet , şimdi başımdan gider misin ? ''
Kızın sinirli ondan uzaklaşmasını izledi. Uykusunun bu şekilde bitirilmesinden her zaman nefret ederdi. Güne sinirli bir başlangıç yaparak sızdığı koltuktan kalkıp yatakhanene doğru ilerledi. Kapıyı sinirle açıp yatakhanye girerken boy aynasından Kevin ' in ona bakıp gülümsediğini gördü. Başını arkaya çevirip Kevin'e kuşkulu bir bakış atarak yatakhanenin kapısını kapadı. Duvar tarafındaki yatağının üstünde dün çıkardığı gibi duran formasını giydi. Kızlara bakıp hafifçe gülümsedi sonra da Kevin'in ona gülümsediğini gördüğü aynadan kendine bakıp , tekrar yatakhaneden çıktı. Yatakhaneden çıkar çıkmaz Kevin'le burun buruna gelmişti.
'' Günaydın , dün akşam uyuyakaldın koltukta ben de uyandırmaya korktum kızarsın diye. '' '' İyi etmişsin , tanıyorsun beni sevmem uyandırılmayı. Neyse kahvaltıya gitmem gerek. ''
Hızlı adımlarla Kevin'in cevabını dinlemeden ortak salondan çıktı. Kevin resmen ona asılıyordu. Bu hoşuna gitse bile , Kyros'u seviyordu. Kevin'den kaçmak en iyi çözüm olacaktı pek mümkün olmasa da. Büyük Salon'dan içeri girip Hufflepuff masasına yürürken Slytherin Masası'na sevgilisini görebilme umuduyla baktı ama Kyros ya uyanmamıştı ya da derse gitmişti bile. Masada diğerkerinden uzak bir bölgeye geçip her zamanki gibi bol çikolata soslu wafflea uzandı. Heryerden akan çikolatayı dökmemek için savaşırken Kevin'in sesini duydu.
'' Güzelliğini yediğin çikolatadan mı aldın yoksa ? ''
'Of , Merlin Aşkı'na rahat yok mu ya ?! ' Düşüncesinden daha sakin bir şekilde Kevin'a baktı. Yine aynı şey olmuştu işte ; yakın bir erkek arkadaşını yine Lucy'e tutulmuştu. Aynısı Easy ' de de olmuştu , Lucy ona ne kadar arkadaşça davranırsa davransın o ona hep aşık olmuştu. Neyse ki bu yıl başka bir okula gitmişti.Şimdiki belalısı olan Kevin yanına otururken o ağzına bulaşmayı başarak sosu sildiği peçeteyi masaya fırlatarak kalktı.
'' Ben derse gidiyorum . Sen kahvaltına yap , hadi. '' '' Dur gitme ben de geliyorum . ''
Kevin'ın ona yapışmasından iğrenerek onunla yanyana ilk iki ders olan Karanlık Sanatlara Savunma dersliğine gitmek için Büyük Salon'dan çıktı. Kevin , yakışıklıydı , komikti , eğlenceliydi , karanlık yandaşıydı ama sadece bir dosttu Lucy için. Dersliğin kapısını açıp içeri girerken Kevin'a baktı. Lucy ona bakınca suratında aptal bir gülümseme oluşmuş , anında mutlu olmuştu. Lucy kafasını bir sağa bir sola sallayarak bu duruma küfür etti. En nefret ettiği şeyler bugünlerde başına geliyordu. Güneş ışınlarının istila ettiği cam tarafındaki en son sıraya doğru ilerlerken kuyruğunun ona seslenen arkadaşına aldırmayarak peşinden geldiğini gördü. Arkadaşlarının bu durumu biliyorlarsa Lucy'in de karşılık verdiğini sanıp Kyros'a ya da Ryan'a yetiştirebileceklerini düşündü. Ryan kesinlikle birkaç büyüyü Kevin üzerinde denerdi bu durumda.Tam Kevin'a bu saçma davranışları bitirmesini söylemek için başını ona çevirdiğinde sınıfa giren Profesör Eragon'u gördü. Otoriter ve sinirli birine benziyordu.
“-Herkese sihirli günler. Adım, Eragon James O'Learnot. Karanlık Sanatlara Karşı Savunma Dersini bu yıl ve sonra ki yıllar birlikte işleyeceğiz. İlk dersimiz olduğu için bazılarınız tanışmak istiyor olabilir ama gereksiz bir ayrıntı. Bu yüzden direk derse geçeceğim. Derslerden adınızı öğrenebilirim. Cevap vereceğiniz zaman ayağa kalkar ve adınızı söylersiniz yeter.’’
Bla , bla , bla ... Her zamanki ilk ders konuşmaları diye düşündü. Onunda gereksiz ve saçma bulduğu tanışma faslı bu ders için söz konusu değildi bu da Lucy'i mutlu etmişti. Bir an önce derse geçip asasını kullanmak istiyordu. Dikkatini tekrar profesöre verip kurtadamlar hakkında olan mini konuşmasını dinlemeye başladı. Dersin karanlık sanatlara karşı savunma olduğunu bir an unutmuş gibiydi. Kendini Sihir Tarihi dersinde hissetip anında uyku modu almıştı. Onu kendine getiren cümle '' Tabii büyü gücü olmayan biri benim gözümde ‘bir hiçtir’. '' olmuştu. Dersin 'Karanlık Sanatlar' a döneceğini düşünerek sevindi. Karanlık Sanatların 'savunması' olmadan daha eğlenceli olacağını düşünüyordu.
Sol tarafına baktığında ona bakan Kevin'la göz göze gelip bakışları tekrar Profesör Eragon'a çevirmişti. Kevin ile en yakın zamanda konuşması lazımdı , şart olmuştu hatta. Profesör Eragon'un diğer derse uygulamaya geçeceklerini söylemesinin ardından dersin bittiği bildiren zil çalmıştı. ' Lucy , seninle birşey konuşmam lazım. ' Yanında sınıfın çıkışına yürüyen Kevin'a baktı. Ondan önce davranacakmış gibi gözüküyordu. Tamam anlamında kafasını sallayıp sınıftan çıktı.
*Kevin ve Nerissa NPC | |
| | | Eragon James Black Sihir Bakanı
Mesaj Sayısı : 116 Yaş : 30 Rp Sevgilisi : Penthesileia. Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Paz Ocak 18, 2009 11:24 am | |
| | |
| | | Drizzt Walter Do'urden Muggle
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 22/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Perş. Ocak 22, 2009 6:44 pm | |
| Ad ; Drizzt Walter Soyad ;Do'urden Yaş ;99,5 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ;Büyüceşura Hakimi Örnek Role Playing ; - Spoiler:
Daha önce yazılmış bir rp...Renklendirme yapılmadı. Gece yarısı. Arctic Corp. Plaza. “İçerideyim.” Girişinde büyük harflerle ‘Girilmez’ yazan laboratuarın içerisinde küçük bir titreşim oldu. Hafif bir rüzgar, odadaki masanın üzerinde bulunan kağıtların uçuşmasına sebep oldu. Bir an sonra rüzgar kesildi ve karanlık odanın içinde ince bir siluet belirdi. Siluet masanın etrafından dolanarak kapıya yöneldi. Kapının kolunu tutarak sessizce kapıyı açtı. Kapının açılmasıyla karanlık laboratuarın içine bir ışık huzmesi doldu ve iki uzun siluet daha laboratuara girdi. Sesinin inceliğinden kız olduğu anlaşılan ve laboratuarın kapısını açan kişi “Bu işleri neden hep ben yapıyorum anlamadım,” diye söylendi. Diğer ikisinden biri laboratuarda bulunan bilgisayarın başına oturarak ekranı açtı ve genç bir erkek suratı görüldü. Ekranın ışığı yüzüne vurunca bir tebessüm belirdi suratında. “Çünkü aramızda en ince olan kişi sensin Sam.” “Bana Sam deme,” diye seslendi kız olan. “Kimse bana öyle seslenemez.” “Kızma Samantha, tamam, özür dilerim,” diye kıza seslendi bilgisayarın başındaki genç adam. “Her neyse, buradan yakalanmadan bir an önce çıkalım,” diye seslendi kız diğer iki oğlana. Bilgisayarın başındaki oğlan kafasını evet anlamında sallayıp masanın üzerine koyduğu çantadan bir cep bilgisayarı ve büyükçe bir mikrofonlu kulaklık çıkardı. Cep bilgisayarını açtı ve kulaklığı da başına geçirdi. “Şifre kısımlarını sana bırakıyorum Will.” Odada bulunan kişilerden herhangi biriyle konuşmadığı açıktı. Aslında bilgisayarın öbür ucundaki bir kızla konuşuyordu. Ve o kız sesi bilgisayarın başındaki oğlana seslendi. “Tamam. Şifre kırıldı. Dikkatli ol Victor, bilgisayarda yabancı programlar için bir koruma kalkanı olabilir. Ve eğer fark edilirseniz, alarmlar çalmaya başlar ve güvenlik görevlileri oraya ulaşmadan kaçmak için sadece otuz saniyeniz olur.” “Bana bırakın.” Odanın öbür köşesindeki karanlık içinden bir genç adam daha belirdi. Üç kişilerdi laboratuarda, ama bu zamana kadar konuşmamıştı. Bilgisayarın yanına doğru yöneldi ve bilgisayar monitörünün ışığında yüzü görüldü. Uzun saçlı, umursamaz bir surata sahip olan bir genç. “Kenara çekil, ben hallederim.” Tam o anda kız olan da kapının önünden hızlı adımlarla bilgisayarın başına geldi. “Sen delirdin mi?! O virüs gücünü her kullandığında vücudunu daha fazla ele geçiriyor. Buraya seni ondan kurtarmak için geldik, unuttun mu? Off, buraya gelmiş olman bir hata zaten,” diye azarladı uzun saçlı genç adamı. O da omuzlarını silkerek bilgisayarın başından kalktı. Karşısındaki kızla başa çıkamayacağını çok iyi biliyordu çünkü. “Fazla tepki göstermiyor musun Samantha? Ben kendimi gayet iyi hissediyorum.” Kız tam bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki, bilgisayar başındaki oğlan “Tamamdır, işlem tamam. Artık formülün ne olduğunu biliyoruz. Her şey şu küçük bebeğin içinde,” diye seslendi diğer ikisine. Ardından bilgisayarın diğer ucundaki kıza “Evde görüşürüz Will,” diye seslenerek cep bilgisayarını ve kulaklığını çantasına geri yerleştirdi. “Şimdi gidebiliriz işte.” Bu karanlık laboratuardan çıkmaya dünden hevesli olan kız koşarak kapıyı açtı. Dışarıyı kontrol etti. Her şey normaldi. Ortada alarm falan yoktu işte. Will yanılmıştı besbelli. “Temiz. Çıkabilirsiniz.” Uzun saçlı olan oğlan dışarıya çıktı. Diğeri ise hala bilgisayarı kapatmakla uğraşıyordu. ‘İşlem sonlandırılıyor. Üç… iki… bir…’ “Tamamdır. Hadi gidelim.” Bilgisayarın monitörünü kapattıktan sonra o da hızlıca laboratuardan dışarıya çıktı. Kız, destek olmak için diğer uzun saçlı oğlanın koluna girmişti. Laboratuarın kapısının kapandığını görünce derin bir nefes aldı ve uzun koridorda yürümeye başladılar. Tam olarak altmış kat aşağıya indiler. Asansörle bile yaklaşık üç dakika sürmüştü. Üç genç de laboratuarın daha yüksekte olmadığına dua ettiler. Asansör durdu ve kapıları açıldı. Giriş katı bıraktıkları gibiydi. Kapıdaki güvenlik görevlisinin kafası masasındaydı. Demek ki hala baygındı. “Ona bunu yaptığımız için kendimizden utanıyorum,” diye mırıldandı kız çıkış, aynı zamanda giriş de olan döner kapıya yaklaşırken. Çıkışa yalnızca birkaç metre kalmıştı ki birden binanın alarmları ötmeye başladı. Üç genç oldukları yerde kalakaldılar. “Neler oluyor? Nasıl fark ettiler? Kahretsin, koşun!” Üç genç koşar adımlarla çıkışa doğru ilerlediler. Arkalarından koşan ayak sesleri duyulmaya başladı. Çıkış kapısına vardıklarına her biri birer bölmeye girerek kendilerini döner kapıdan ve dolayısıyla yüksek binadan dışarıya attılar. Kapıda onları iki kapılı siyah bir spor araba bekliyordu. Sürücü tarafından uzun boylu saçları yüzünün yarısını kapatan biri belirdi. “Atlayın. Çabuk.” Üç genç hemencecik arabaya bindiler. Arkaya kız ve uzun saçlı oğlan, öne de diğer oğlan. Kapı daha kapanmadan sürücü koltuğundaki adam gaza bastı ve siyah spor araba arkasında tozlar uçuşturarak gecenin karanlığına karıştı.
En son Drizzt Walter Do'urden tarafından Cuma Ocak 23, 2009 12:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Perş. Ocak 22, 2009 7:26 pm | |
| Hmm, o yolladığınız rp'nizi buraya da koyar mısınız? Diğer türlü onaylama gibi bir imkâna sahip olamayacağım. | |
| | | Agathé Maylea Coiseam Büyüceşûra Hâkimi
Mesaj Sayısı : 5 Kayıt tarihi : 23/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 23, 2009 2:43 pm | |
| Ad ; Agathé Maylea Soyad ; Coiseam Yaş ; 28 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Büyüceşura Hakimi Örnek Role Playing ;
- Spoiler:
'Dediklerinize dikkat edeceğim. Yani hepiniz bana yeşilin yakışmadığını düşünüyorsunuz. Öyle mi?' diye mırıldandı. Karşısında dikilen üç kıza mahsun bakışlar atıyor, annesinin ona aldığı yeni elbiseyi beğenmemiş olmalarından dolayı onlara gizli bir nefret duyuyordu. Aslında aynaya baktığında pek haz etmediği bu elbiseye karşı annesine olan sevgisinden ötürü korumacı bir tavırla yaklaşıyordu. Elbise kalın askılı, kare yakalı, emprime kumaştan yapılmış ve zümrüt yeşili rengindeydi. Göğüs altından geçen korsaj, elbisenin asıl renginden biraz daha koyu tonda ve satenden yapılmıştı. Elbisenin bunun dışında bir esprisi yoktu. Eteği diz kapağı hizzasında bitiyordu ve annesinin hepsi neredeyse aynı olan elbiselerinden bir farkı yoktu. Neden biraz daha çocuksu bir şey seçmemişti ki? Küçük elleri elbiseyi keşfedercesine kumaşın üzerinde geziniyordu. Kafasını yavaşça yukarı doğru kaldırıp kızlardan en büyük olanının kafasını iki yana doğru sallayışını izledi. Dudağını büktü ve kıza doğru yalvarırcasına baktı. Balo için bir elbise hakkı vardı ve o da onun fikri sorulmaksızın harcanmıştı. Ellerini elbisenin üzerinden çekip birbirine kenetledi. Omuzları düştü ve alnına dökülen kâhkülleri ona her zamankinden fazla rahatsızlık verdi.
Karşısındaki üçlüden en sağdaki içlerinde en güzel olanıydı. Diğerlerinden küçük olmasına rağmen daha sessiz ve anlayışlıydı. Koyu kahverengindeki saçları büyük bir asaletle beline kadar dalgalanarak uzanıyordu. Oval suratı pürüzsüzdü. Badem biçimli gözlerinin içi griye kaçan bir mavi ile boyanmıştı sanki. Biçimli bir burnu, küçük ama şekilli dudakları vardı. Yaşına göre hayli uzun boylu olmasının yanı sıra vücudu göz kamaştıran kıvrımlardan oluşuyordu. İnsan ona saatlerce bakabilir, belki yıllarca hareketlerini gözlemleyebilir, hiç sıkılmazdı. Hafifçe açılan ağzı kızın kıkırdayışıyla kapandı ve öksürür gibi yaptı. Arkasını döndü dolabına doğru ilerledi. Arkasında bıraktığı kızlardan ortadaki Léa'ya göre ikinciliği hak ediyordu. Altın sarısına yakın saçları omuzları üzerinde bitiyordu. Kâhkülleri daima yana doğru taranmış olurdu. Açık yeşil gözleri, yuvarlak bir suratı ve belirgin elmacık kemikleri vardı. Gülerken daima kızarır ve bu ona doğal bir tatlılık verirdi. Léa onun peşinde koşan onlarca öğrenci olduğunu duymuştu. Sonuncu kızsa kıvırcık siyah saçlı, çenesine doğru sivrileşen suratlı ve mavi gözlüydü. Yüzünde oldukça sivilce vardı ve diğerlerinin onu neden yanında gezdirdiklerine bir türlü anlam veremezdi. Altıncı sınıflardan bir sevgilisi olduğunu duymuştu. Görmemesine rağmen çocuğun dış görünüşünü hayal edebiliyor, her seferinde gülmesine sebep oluyordu. Grace, Helena ve Autumn. Ravenclaw'ın başa bela kızları..
İç geçirerek dolabının kapağını açtı. Kazakları, pantolanları, etekler kümeler halinde dizilmişti. En üstteki rafı parfümler ve makyaj malzemeleri oluşturuyordu. Askılıkların olduğu bölümde ise geçen seneki Cadılar Bayram'ı kostümü ile okul kıyafeti asılıydı. İpek elbiselerini annesinin zoruyla evde bırakmış, aşırmaya çalıştığı sırada okula gittiğini tekrar eden yüzlerce cümleyi dinlemek zorunda kalmıştı. Boş olan askılara bakarak annesine hayıflanan cümleler kurarken elbisenin sol kolunun altına gizlenen fermuarını açmayı başardı. İstemeye istemeye özenle çıkardığı elbiseyi askılardan birine taktı ve bir süre öylece Léa'ya sadece bir kumaş parçası gibi gelen elbiseyi süzdü. Derince aldığı nefesi hızla bıraktı ve bordo, boğazlı kazağını giydi. Altına annesinin Léa'nın üzerinde gördüğünde bağırındığı dar, kot pantolonlarından birini geçirdi. Jemma'nın hediye ettiği parfümü de sıkındıktan sonra dolabın kapağını hızla kapatıp yatakhanenin çıkışına doğru yürüdü. Ortak Salon'a giden merdivenlerden hızla inerken çıkardığı ses şöminenin önüne kurulmuş masada ders çalışanlardan tepki aldı. Uzun, bal sarısı saçları ile suratını kapatmaya çalışarak kapıdan dışarı fırladı.
Koridorları büyük bir hızla atlattı. Peeves'ın onu kandırmaya çalışan hareketlerini önemsemedi ve Bayan Gregors ile hali vakti üzerine ayaküstü sohbet ettikten sonra kendini kütüphanenin kapısının önünde buluşuna seviniyordu. İçeri ürkek adımlarla girdi ve Madam Pince'in sorgulayan bakışları altında ezildiğini hissetti. Üç senedir bu kadının güldüğü tek bir anı hatırlamıyordu. Daima beyaz gömleğinin üzerine siyah bir hırka, siyah, düz bir etek ve siyah çoraplar giyerdi. Suratı buruş buruş ve baktığında insanın içini acıtan cinstendi. Acaba hiç Gelecek Postası'nın güzellik bölümünü okumuyor mu? Büyük gözlüğü burnunun üzerinde kayarken eliyle onu ait olduğu yere doğru sürükledi. Bir süre daha Léa'yı olduğu yerde tutan bakışlarını attıktan sonra önündeki deftere eğdi başını. Léa rahatlamış bir biçimde büyük raflara doğru ilerliyordu. İçeride kıkırdaşan HufflePuff'lılar, neden orada olduklarını anlamadığı Slytherin'liler ve ablası vardı. Ablası mı? Kafasını tam çevirecekken kendini engelledi ve adımlarını ablasının saklandığı masaya yöneltti. Yolda raflardan birinden herhangi bir kitap aldı ve kitabına gömülmüş kızın yanındaki sandalyeye oturdu. Kendisine doğru kaldırılan çehre bakımsız ve ifadesizdi. Léa gözlerini yukarı doğru devirdi. Karşısında saçlarını toplamayı becerememiş, üstü başı dağınık, pasaklı bir kız duruyordu. Oysa Sam Amca'nın düğününde ne kadar da güzel olmuştu. Ama tam karşısında duran garip varlık belirli günler dışında asla doğru dürüst görünmezdi. Elindeki kitabı masanın üzerine koydu. Şansına Rose Rosellyn'ın Güzellik Bir Sihirdir kitabı gelmişti. Suratına yayılan gülümse ablasının bilmiş bakışlarıyla karşılaşınca yenildi, dağılarak yok oldu. Kitabı yavaşça açtı. Yavaşça ablasına doğru eğilerek 'Annemin bana yolladığı elbiseyi gördün mü? Tam anlamıyla fiyasko! Asla giymeyeceğim ve bu yüzden asla baloya gidemeyeceğim. Edward'ı orada tavlarım diyordum. Biliyorsun Lionel benimle ilgilenmiyor artık. Sendekilere bir göz atsak?' dedi ve sorduğu soruya kendisi de şaşırdı. Ablasının kıyafetlerine talim edecek kadar mı kötüydü hali?
'Ha - ha - ha.. Annemi sevmiyorsun diye benim de senin gibi olmamı bekleme olur mu Jemma?' diye tısladı. İsmini farklı ve alaycı bir tonda söylemişti ki sinir olsun. Ablasının çok sevdiği ismi büyükanneleri Jemma De Lastrick'tan geliyordu. Kendi isminin özgünlüğüne inanan bu pasaklı kız Léa kendini bildiğinden beri Jemma isminden ve büyükannesinden nefret ederdi. Léa ise hiçbir zaman tanıma fırsatı bulamadığı ve bulamayacağı birine duyduğu bu öfkeyi anlamazdı. Hoş, ablasının çoğu duygusunu kavrayamazdı. Basit gibi biri gibi görünmekten kaçan, bulmaca olmayı seven tarafı çelişiyordu Léa'yla. İnsanları kendinden uzak tutmayı sevmezdi Léa. Fazla karmaşık olmayı, ulaşılamayan olmayı istese de beceremezdi. Ne gibi bir ayrıcalıktı ki? Koca bir yalnızlıktan ibaretti. Oysa Léa'nın sayısız arkadaşı, paylaşacak konuları vardı. Yaz tatillerinde ablası gibi kasvetli odasına tıkılıp kalmıyor, özgürlüğü tadabiliyordu. Onun o soğuk hareketleri gereksiz bir mesafenin eseriydi.
Dirseğini masaya koydu ve yanağını avcuna yasladı. Zaten hastalıklı denilecek kadar sarı olan teni açık sarı saçlarıyla daha da sararmış gözüken ablasının çehresi ancak dikkatli bakıldığında görülebilecek gölgelere ev sahipliği yapıyordu. Saçları özensizce yıllardır kullandığı tokayla arkadan toplanmıştı. Sert yüz hatları daha da belirginleşen kızın gözleri sönüktü. Gemma Nunzia diğer aile bireylerinden farkını en başta görünüşüyle ortaya koyuyordu. Léa boşta olan eliyle önündeki kitabın sararmış yapraklarını çeviriyor, ilgisini çeken başlıkların altındaki paragraflarda gezdiriyordu gözlerini. Ablasının verdiği *gizem dolu* cevaptan bir süre sonra etrafına bakmayı bırakıp kitabına gömüldüğünü fark edince belki tekrar onu içine girdiği dünyalardan kurtaramayacağını düşünerek söze atıldı.
'Sevdiğim bir söz vardır Jemma. 'En insanî davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir.'(*) Belki bu yüzden dolabın konusundaki fikrimi değiştirebilirim. Belki Grace bana bir iyilik yapar ve o çok beğendiğim siyah elbisesini ödünç verir.' diye fısıldadı. Ablasını yavaş bir hareketle başını kaldırıp tüm cevabı büyük bir sakinlikle dinlemiş olması hoşuna gitmişti. Ancak çoğu kızda olduğu gibi Jemma da Grace ismini duyunca dudakları büzüldü, gözleri yuvarlarında döndü ve ağzına hapsettiği nefesi dışarıya verdi. Léa başını iki yana doğru salladı ve kurbağa bacağı ile güzelliğin bulunduğu sayfaları hızla çevirdi.
Rp Out: (*) = Nietzsche
Ablasının her zamanki kendini beğenmiş tavırları. Birden bire çehresinde oluşan gülümseme, kendini düzeltme çabası ve itinalı sözler Léa'nın aklını okuyor olabileceği ihtimalini ortaya atıyordu. Yıllarca ileri doğru adım atma konusunda herhangi bir gelişimi olmamış üstelik hiç uğraşmamış biri için kısa sürede ortaya çıkan bu yenilikler geçiciydi. Bahar mevsiminde açan çiçekleri hatırlatıyordu Léa'ya. Çetin günler gelince tüm renkleri kaybolacak, solup gideceklerdi. Belki de bu yüzden ablasının herhangi bir ilerleme kaydediyor olması onu pek ilgilendirmiyordu. Ona yaklaşmaya çalışan, yardımcı olmak için çırpınan Léa yıllar önce iteklenmiş, suratına kapılar çarpılmıştı. Belki o günlerin ruhunda bıraktığı yaralar belki de içinden gelmeyen o güzel duygular ablasına karşı acımasızlaştırıyordu Léa'yı. Değişiyor gibi gözükmesinin altında yatan neden kendini affettirme çabasından öteye gitmiyordu. Asla değişmeyecek gerçekleri kurcalıyordu ama kısa sürede oyuna ortadan başlamanın zararlarını görecekti.
Üzerinde düşünülerek, tamamen Léa'yı ezme amacıyla söylenmiş cümle kulaklarında çınladı ve kısa sürede yok olup gitti. Yalnıca gülümsedi ve başını iki yana doğru salladı. Neden bu kadar zor olmaya çalışmak zorundaydı? Belki yatakhanedekileri, binadakiler ve hatta bütün okulu kandırabilirdi. Ancak Léa onun içindeki yumuşak yanı görebiliyor, istediğinde üzerine basabileceğini bildiğinden bu anlamsız kurmacalarını önemsemiyordu. Léa basit bir kızdı. Ancak tamamen kendi isteğiyle gerçekleşen bu durum yalnızca kazanmasına sebep oluyordu. Saçlarını yavaşça geriye doğru savurdu ve yanağını avcundan kaldırarak ablasına baktı.
'Çeke yazacağım rakamı karşılayabileceğini sanmıyorum ama yine de bu cömertliğin gözlerimi yaşarttı abla.' dedi. | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 23, 2009 4:45 pm | |
| | |
| | | Adreane A. Lamia Prevért Esrar Dairesi Çalışanı
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 22/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 23, 2009 6:39 pm | |
| Ad ; Adreane Angel Lamia Soyad ; Prevért Yaş ; 20 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Esrar Dairesi Çalışanı Örnek Role Playing ; Biliyorsun...
| |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 23, 2009 8:32 pm | |
| | |
| | | Xiejila Pharrines Esrar Dairesi Çalışanı
Mesaj Sayısı : 7 Kayıt tarihi : 23/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 23, 2009 9:00 pm | |
| Ad; Xiejila Soyad; Pharrines Yaş; 22 İstediği Alan (Seherbazlık , Esrar Dairesi Vb..) ; Esrar dairesi çalışanlığı Örnek Role Playing; Yollanmıştır. | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Cuma Ocak 23, 2009 9:06 pm | |
| | |
| | | Emmett Leiff Jagger Seherbaz
Mesaj Sayısı : 6 Kayıt tarihi : 26/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Ptsi Ocak 26, 2009 10:08 pm | |
| | |
| | | Craig Justin Archman Muggle
Mesaj Sayısı : 233 Asa : 18 inc Unicorn Kanı Evcil Hayvanı : Corb ~ Rp Sevgilisi : Yok ~ olması mı Lâzım ? Kayıt tarihi : 11/01/09
| Konu: Geri: Bakanlık Alımları ~ Ptsi Ocak 26, 2009 10:10 pm | |
| | |
| | | | Bakanlık Alımları ~ | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|